"Fakat mucize zuhur ettikçe iman ziyadeleşir, nurun ala nur olur." cümlesini izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
İmanın mahiyetinde değil, keyfiyetinde; yani kuvvet ve zaafında eksilme ve ziyadeleşme olur.
İman mahiyet bakımından, Peygamber Efendimiz (asm)'de ne ise, en avam bir mümin için de aynıdır. Yani iman edilen şeylerin sayısında, ne bir eksilme ne de bir fazlalaşma olmaz.
Bu noktada bütün Müslümanlar eşittir. Sahabelerde imanın şartı sekiz iken, bizde altı diye bir durum söz konusu değildir. İmanının şartı ve iman edilen şeyler herkes için aynıdır. Selef-i Salihînin kaynaklarında "imanda artma ve eksilme olmaz" ifadeleri bu nokta içindir, yoksa kuvvet ve keyfiyet için değildir.
İmanın bir de keyfiyet yönü; yani kuvvet ve zaaf ciheti vardır. Yani iman, kuvvet noktasından artıp eksilebilir. Bu noktada imanın hadsiz mertebe ve dereceleri vardır. Peygamber Efendimiz (asm)'in, tarifi mümkün olmayan o muazzam imanından tutun, ta avam bir müminin imanına kadar sayısız imanî mertebeler vardır.
İmanın kuvvet ateşi tefekkür ve ibadet odunları ile harlanırken, günah ve gaflet suyu ile sönükleşir. Bu sebeple iman kalpte sabit durmaz, sürekli değişir, imanî bir sohbet imanı ziyadeleştirirken, bir günah ve gafletli bir sohbet de, imanı eksiltir, hatta bazen çıkmasına bile sebep olabilir.
Mucizelere şahit olmak, elbette imanın kuvvetini ziyadeleştirir, daha da kökleşmesine sebebiyet verir. Üstad'ın "Fakat mucize zuhur ettikçe iman ziyadeleşir, nurun ala nur olur." (Mektubat, On Dokuzuncu Mektup, Yedinci Nükteli İşaret) demesi, bu nokta içindir yani; imanın kuvvet ve keyfiyet noktasından ziyadeleşmesidir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü