Fâtiha’nın âhirinde işaret olunan üç yolun beyanında, üçüncü yol zahiren anlaşılıyor. Fakat birinci ve ikinci yolların izahları biraz karışık gibi, ikisi arasındaki sınırı netleştirir misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Söz konusu üç yolu beyan eden ayet-i kerimelerin mealleri şöyledir:
“Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil.” (Fatiha, 1/6, 7)
Sırat-ı müstakim denilen birinci yol, rızaya erdiren ve cennete götüren yoldur. Bu yol, bir başka âyet-i kerîmede beyan edildiği gibi “nebilerin, sıddıkların, şüheda ve salihlerin” yoludur.
İnsanlar tuttukları yol itibariyle iki gruba ayrılırlar: Hidayet ehli ve dalâlet ehli. Hidayet ehli, istikamet yolunda gidenlerdir. Dalâlet ehli ise, ikiye ayrılır. Birisi mağdub grubu, yani Allah’ın gazabına uğrayanlar, diğeri ise dâllin grubu, yani sapıklar grubu.
Sitemizdeki bir suale verilen cevabın bir kısmını nakledelim:
"Mağdub ve Dâllin gruplarını kesin hatlarla birbirinden ayırmak çok zordur. Çünkü birçok insan, hem fikren, hem de ahlak yönünden yanlış yola sapmakla her iki grupta birden bulunurlar. Şu var ki, mağdub grubunda sefahet, rezalet ve azgınlık; dallîn güruhunda ise yanlış fikirler ve batıl inançlar ön plandadır."
"Tefsir âlimleri dallîn güruhuna Hristiyanları, mağdub grubuna ise Yahudileri misal verir."
"Yahudiler Tevrat’ı tahrif ettikleri ve peygamberlerini öldürdükleri için Allah’ın gazabına layık olmuşlardır. Hristiyanlar ise, teslis (üç ilah) safsatasını kabul etmekle hakikatten sapmış, tevhid inancından ayrılmış ve dalâlete düşmüşlerdir." (bk. Kavramlar, DALALET.)
Üstad'ımız bu konuda şöyle buyurmaktadır:
"… Evvelki yol, tabiata saplananların ve tabiiyyun fikrini taşıyanların mesleğidir …"
"… İkinci yol, esbabperestlerin ve vesaite icad ve tesir verenlerin, meşşâiyyun hükeması gibi yalnız akılla, fikirle hakikatü’l-hakaike ve Vâcibü’l-Vücudun marifetine yol açanların mesleğidir."
"… اَلَّذِينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ ile işaret olunan üçüncü yol ise: sırat-ı müstakim ehli olan ehl-i Kur’ân’ın cadde-i nuraniyesidir ki, en kısa, en rahat, en selamet ve herkese açık, semavi ve Rahmânî ve nurani bir meslektir." (Sözler, Otuzuncu Söz, Birinci Maksat.)
Bu yol vahiy ve Kur’an’ın yoludur. Bu yolda benlik, gurur, kendine itimad etmekle vahye sırt çevirme yoktur. Benlik ve gurur vahiy ateşinde erir. Vahyin o azametli ışığı kâinatın en ücra köşelerini bile nurlandırıp ışıklandırıyor, her şeyin iç yüzünü ve hakikatini akıllara gösteriyor.
Mağdub yolu, yani Allah’ın gadabına uğrayanların yolu ekseriyetle, ahlâksızlar ve zâlimler olarak tefsir edilmekle birlikte, Üstadımız esbabperestleri, tabiata icad isnad edenleri bu yola dâhil etmekle, bu insanların İlâhî gazaba daha fazla müstehak olduklarını nazara vermiş oluyor.
Dallin grubu için, aklın yanlış kullanılmasıyla açılan bütün yanlış yollar, bütün yanlış fikirler ve bütün batıl dinler kastedilmekle birlikte, Üstadımız burada “tabiata sapanları” öncelikle nazara veriyor.
"İşte وَلاَ الضَّاۤلِّينَ ile işaret olunan evvelki yol, tabiata saplananların ve tabiiyyûn fikrini taşıyanların mesleğidir ki; onda, hakikata ve nura geçmek için ne kadar müşkilât olduğunu hissettiniz."
Maddeci felsefe, Allah’ı inkâr edip, her şeyi tabiata ve sebeplere havale ediyorlar. Kâinatta olup biten bütün hâdiseleri tesadüfe verdikleri için, hadiselerin hikmet ve hayır yüzünü göremiyorlar. Onlar için bütün hâdiseler tesadüfün oyuncağı, üzüntünün kaynağıdır. Bunlar için âlem mutlak zülumat ve karanlıktadır, her şey abes ve yokluğa mahkûmdur.
Felsefe yolundan gidenler: Ekseriyetle aklı esas alıp kafa feneri ile iktifa edip, vahyi esas almadıklarından dolayı; hâdisatta boğulmuş ve itikadlarını kaybetmişlerdir.
"... غَيْرِ الْمَغْضُوبِ ile işaret olunan ikinci yol, esbabperestlerin ve vesaite icad ve tesir verenlerin, Meşaiyyun hükeması gibi; yalnız akıl ile fikir ile hakikatü'l-hakaika ve Vâcibü'l-vücud'un marifetine yol açanların mesleğidir." (bk. age., a.y.)
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü