Fatiha suresinde "Veleddallin" içerisinde hangi dalalet güruhu var? Kader bahsinde Mutezilelerin dalalete saptıkları söyleniyor. Onlarda mı bu güruh içerisinde, değilse farkı ne?
Değerli Kardeşimiz;
Üstad Hazretleri “dallin” ibaresini birçok manada tefsir ve izah ediyor. Biz birkaç tanesini burada zikredelim:
"S. اَنْعَمْتَ fiil, مَغْضُوبِ ism-i mef’ul, ضَالِّينَ ism-i fail olarak zikirlerinde ve keza, üçüncü fırkanın sıfatını ve ikinci fırkanın sıfatına terettüp eden âkıbetini ve birinci fırkanın ünvan-ı sıfatını aynen zikretmekte ne gibi bir hikmet vardır?"
"C. “Nimet” ünvanı, nefsin daima meylettiği bir lezzet olduğundan ihtiyar edilmiştir. Fiil-i mâzi olarak zikrindeki sebep, evvelce beyan edilmiştir."
"İkinci fırka ise, kuvve-i gadabiyenin galebe ve tecavüzüyle tecavüz ederek, ahkâmın terkiyle zulüm ve fıska düşmüşlerdir: Yahudilerin temerrüdü gibi."
"Zulüm ve fıskta hasis ve hayırsız bir lezzet görüldüğünden, onlardan nefis teneffür etmez. Kur’ân-ı Kerim, o zulmün âkıbeti olan gadab-ı İlâhîyi zikretmiştir ki, nefisleri o zulüm ve fısktan tenfir ettirsin."
"İstimrar ve devam şe’ninde olan isimlerden ism-i mef’ul olarak zikredilmesi ise, şer ve isyanların devam edip, tövbe ve af ile inkıta etmedikleri takdirde kat’îleşeceğine ve silinmez bir damga şekline geçeceğine işarettir."
"( وَلاَ الضَّالِّينَ ) Üçüncü fırka ise, vehim ve hevâ-yı nefsin akıl ve vicdanlarına galebesiyle, bâtıl bir itikada tâbi olarak nifaka düşen bir kısım Nasârâdır. Dalâlet, nefisleri tenfir ve ruhları inciten bir elem olduğundan, Kur’ân-ı Kerim, o fırkayı aynı o sıfatla zikretmiştir."
"Ve ism-i fâil olarak zikrindeki sebep ise, dalâletin dalâlet olması, devam etmesine mütevakkıf olup, inkıtaa uğradığı zaman affa dahil olacağına işarettir."(1)
Burada dallin grubu, daha ziyade Hıristiyan ve Yahudilere işaret ediyor. Zira buradaki durum, semavî dinlere mahsus bir değerlendirmedir. Yani Allah ve ahireti kabul edip de O’nun sıfatlarında hata edenler de dallin grubundandır; lakin diğer kâfirlerden ve dallinlerden farklıdırlar.
"İşte وَلاَ الضَّالِّينَ ile işaret olunan evvelki yol, tabiata saplananların ve tabiiyyûn fikrini taşıyanların mesleğidir ki; onda, hakikata ve nura geçmek için ne kadar müşkilât olduğunu hissettiniz."(2)
Yani maddeci felsefenin; Allah’a dair hakikatleri bulması imkânsızdır. Bu sebeple madde hesabına Allah’ı inkâr ediyorlar, her şeyi tabiata ve sebeplere havale ediyorlar. Kâinatta olup biten bütün hâdiseleri tesadüfe verdikleri için, onların hikmet ve hayır yüzünü göremiyorlar. Onlar için bütün hâdiseler, tesadüfün oyuncağı, üzüntünün kaynağıdır. Bunlar için âlem mutlak zülumat ve karanlıktadır, her şey abes ve yokluğa mahkûmdur. Buradaki dâllîn güruhu ise; semavî dinleri reddeden ve Allah’ı ilk sebep olarak kabul etmekle beraber, O'nun Rububiyetini ve dinini inkâr eden dâllîn güruhuna işaret ediliyor.
Bir de İslam dairesinde olup da Ehl-i sünnetin yolunu terk eden dâllîn grupları vardır ki; bunlar kâfir olmasalar bile sünneti terk ettikleri için, ehl-i bid’at ve ehl-i ateştirler. Mutezile bu noktadan dallin grubuna dâhildir. Ama küfür manasındaki dallin grubuna dâhil değildirler.
Üstadımız;
"Yani, اَلْيَوْمَ اَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ [“Bugün sizin için dininizi kemâle erdirdim.” (Mâide, 5/3)] sırrıyla, kavaid-i Şeriat-ı Garrâ ve desâtir-i Sünnet-i Seniyye tamam ve kemâlini bulduktan sonra, yeni icadlarla o düsturları beğenmemek veyahut -hâşâ ve kellâ- nâkıs görmek hissini veren bid’aları icad etmek dalâlettir, ateştir."(3)
Diyerek, dinin düsturlarını beğenmeyip din namına yeni icadlar bulmaya çalışmanın da dalalet olduğunu ifade eder.
Yani dalaletin ta’til-i eşgal (ateizm), küfür, bid’at ve günah şeklinde birçok mertebeleri vardır. Fatiha'daki “dâllîn” ibaresi hepsini içine alan geniş ve beliğ bir ifadedir.
Dipnotlar:
(1) bk. İşaratü'l-İ'caz, Fatiha Suresi Tefsiri.
(2) bk. Sözler, Otuzuncu Söz, Birinci Maksat.
(3) bk. Lem'alar, On Birinci Lem'a.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü