Gözün ruh için bir pencere olmasını biraz açar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
“Cesed, ruhun hanesi ve yuvasıdır, libası değil.”(1)
Ruh o hanede misafirdir. Bu hanede gözlere “pencere olma” görevi düşmüştür. Gören pencere değildir, ruh o pencereden bakar.
“Göz bir hassedir ki, ruh bu âlemi o pencere ile seyreder.”(2) ifadesinde “bu âlem” kaydı vardır. Demek ki ruh, başka âlemleri göz olmadan da seyredebilir. Bunun en açık örneği “rüya” hâdisesidir. Uykuda bu dünyaya bakan pencerelerin kapanmasıyla ruh için başka âleme pencereler açılır. Uyanık halinde karşısındaki duvarın arkasını göremeyen insan, uykuya geçtiğinde geçmiş asırlardaki dostlarıyla görüşür, binlerce kilometre ötedeki mekânları rahatlıkla seyreder.
Üstad, ölüm için, “Itlak-ı ruh” (ruhun kayıtlardan kurtulması) tabirini kullanır. İnsan, ölümün küçük kardeşi olan uykuya geçtiğinde, beden kaydından bir derece kurtulduğu için; rüya âleminde gözsüz görür, kulaksız işitir, ayaksız yürür.
“Ruhu cismâniyetine galip olan evliyanın işleri, fiilleri, sür’at-i ruh mizanıyla cereyan eder.”(3) ifadesinden de anlaşılacağı gibi, Allah’ın seçkin kullarının işleri beden kaydını aşmış, ruh süratine ulaşmıştır.
Dipnotlar:
(1) bk. Sözler, Yirmi Dokuzuncu Söz, İkinci Maksat.
(2) bk. age., Altıncı Söz.
(3) bk. Mesnev-i Nuriye, Şemme.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü