"Hakikatte قَبْلَ اَنْ تَنْفَدَ كَلِماَتُ رَبِّى وَلَوْ جِئْنَا بِمِثْلِهِ مَدَداً âyetinin ifade ettiği mânâda hiçbir cihetle mübalâğa, müzayede yoktur, belki tenakus vardır." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
“De ki: Rabbimin sözlerini yazmak için bütün denizler mürekkep olsa, hattâ bir o kadarını daha getirip ilâve etsek, Rabbimin sözleri tükenmeden o denizler tükenirdi.” (Kehf, 18/109)
"Öyleyse, onlar için de, onlar kadar başka eşcar ve denizler lâzımdır. Ve hâkezâ, her bir birincinin katreleri ve kelimatı yazıldıktan sonra, ona da onun kadar ikinci bir takım eşcar ve denizler lâzımdır. Hal böylece ilâgayrın nihaye teselsül eder, gider. Cenâb-ı Hakk'ın kelimatı, yani Cenâb-ı Hakk'ın azametine delâlet eden kelimat-ı hâliyesi bitmez. Demek hakikatte قَبْلَ اَنْ تَنْفَدَ كَلِماَتُ رَبِّى وَلَوْ جِئْنَا بِمِثْلِهِ مَدَداً âyetinin ifade ettiği mânâda hiçbir cihetle mübalâğa, müzayede yoktur, belki tenakus vardır."(1)
Buradaki "tenakus" ifadesi -hâşâ- âyetin ifade kifayetsizliği manasında değil, o müteselsil ve ebedî kelimelerin yazılmasındaki imkânsızlığa işaret eden bir tenakustur.
Bazen insanlar bir sözü tasdik etme babında; "mübalağa yok, az bile demiş" derler, yani o denilen şeyin yerinde ve makul olduğunu bu yolla ifade ederler.
Buradaki "tenakus" kelimesi de bu manada bir ifadedir. Yani âyette "mübalağa yoktur, az bile demiş", demek sureti ile âyetin ne kadar makul ve yerinde bir ifade kullandığını ifade etmiş oluyor.
(1) bk. İşaratü'l-İ'caz, Bakara Sûresi, 26-27. âyetin tefsiri
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü