"Halbuki ne o ülfet ne o mebzuliyet ne o mürur-u zaman ne o büyük tahavvülâtlar, onun kıymettar hakaikına, onun güzel üsluplarına halel verememiş..." Buradaki "tahavvülat" ve "mebzuliyet" ifadelerini açar mısınız?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Tahavvülat" değişimler manasına geliyor. Kâinatta tekâmül ve değişim kanunu hükmettiği için, her şey sürekli bir şekilde değişip dönüşüyor. Bu yüzdendir ki insanların keşfetmiş olduğu beşerî hakikatler bir dönem işe yarasa da ileriki dönemlerde eskiyip kıymetini kaybediyor ve yenileri ile değişmek zorunda kalınıyor.

Kur’an’ın mekân ve zaman üstü hakikatleri, bu değişimlerden etkilenmeyip tazeliğini ve zindeliğini daimî olarak devam ettiriyor. İnsanlığın siyasi, içtimai ve iktisadi değişim ve dönüşümleri, Kur’an’ı hükümsüz ve geçersiz kılamıyor. Ekmek yemek, su içmek nasıl insanlığın her döneminde zarurî ve temel bir ihtiyaç ise, Kur’an’ın hakikatleri de insanın kalp ve ruhuna zarurî ve temel birer ihtiyaçtırlar.

"Mebzuliyet" burada insanların Kur’an ile çokça haşir neşir olması manasındadır. İnsanlık mebzuliyet ile Kur’ana muhatap olmalarına rağmen, onun hakikatleri bitip tükenmiyor. Bilakis muhatap oldukça Kur’an onları içine çekip cezbesi ile mest ediyor.

Beşerin eserlerinin ömrü, haşir-neşir olma noktasından gayet kısa ve fâni iken, Kur’an’ın muhataplık ve haşir neşir olma müddeti çok uzun olmasına rağmen, bütün tazeliği ve güzelliği ile devam etmektedir ve ediyor...

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Okunma sayısı : 2.026
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yükleniyor...