"Hâtemü’l-Enbiya'dan sonra şeriat-ı kübrası, her asırda, her kavme kâfi geldiğinden, muhtelif şeriatlara ihtiyaç kalmamıştır, ayrı ayrı muallime de lüzum görülmemiştir." İzah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Temel hükümler bütün peygamberler için aynıdır; değişmez, nesh olmaz. Mesela, imanın rükünleri bütün hak dinlerde aynıdır ve ibadet bunların hepsinde vardır. Ama ibadetin ferî hükümlerinde, yani teferruatında farklılıklar görülür. İbadetin şekli, vakti, kıblenin yönü gibi hükümlerde değişme söz konusu olmuştur.

Cenâb-ı Hak, beşere ihsan ettiği maddi ve manevi nimetlere paralel olarak, bu ferî hükümlerin bir kısmını nesh etmiş, yerine başkalarını emretmiştir. Peygamberlerin şeriatlarında görülen bu değişim, ahir zaman peygamberinin şeriatında, esas itibariyle, görülmemiştir.

“İşte bugün, sizin için, dininizi kemale erdirdim; üzerinizdeki nimetimi tamamladım.” (Mâide, 5/3)

mealindeki ayet-i kerime ile bu açıkça ortaya konulmuştur. Artık ne namazın vakitlerinde, ne kıblede, ne helal ve haram hükümlerinde, ne orucun tutulacağı ayda hiçbir değişme olamaz, olmamıştır da. Ancak, şeriatın teferruatı sayılacak bazı hükümlerde içtihad yapılmıştır. Mesela, vitir namazı her mezhepte üç rekâttır. Ama, bunun aralıksız üç rekât kılınması yahut önce iki rekât daha sonra ayrıca bir rekât kılınması ferî bir meseledir. Dinin temel hükümlerine ilişmeyen bu gibi teferruat hükümler içtihada konu olmuştur.

Öte yandan, ayet-i kerimenin de işaret ettiği gibi, İslâm dininin kemale erdirilmesi bir anda ve bir defada olmamış, safhalar hâlinde icra edilmiştir. İşte bu safhalarda, bazı ferî hükümler nesh olmuştur.

Şunu önemle ifade etmek isteriz ki; bir hükmün nesh olması onun yanlış olup, doğrusuyla değiştirildiği manasına gelmez. Bir ayette mealen şöyle buyurulur:

“Biz bir ayetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturursak, mutlaka daha hayırlısını veya benzerini getiririz.” (Bakara, 2/106)

Ayette geçen “daha hayırlısını veya benzerini” ifadesi bu noktada çok mühimdir. Yani, nesh olan hükümler de yeni hükümler gibi “hayırlı”dırlar. İnsanların hayrına olma hususu bütün ayetler için geçerlidir.

Bir tek misâl verelim. Kâfirun suresinde geçen “Sizin dininiz size, benim dinim bana.” hükmünün cihad ayetiyle nesh edildiği söylense bile, bugün dünyanın çok yerinde Kâfirun suresi hükmünü devam ettirmektedir. Müslümanlar o yabancı beldelerde, Mekke’deki ilk dönem gibi, o milletin dinine karışmaz ve kendi dinlerini yaşarlar. Onlara karşı silâhla cihad etme yoluna da gitmezler.

Kâinat kitabında da nesih söz konusudur, ama nesh olanlar bâtıl yahut hatalı değildirler. Mesela, ilk insan, doğrudan, topraktan yaratılmış, sonra bu hüküm nesh olmuş ve sonrakiler bildiğimiz yolla dünyaya gönderilmişlerdir. Her iki tarz da güzeldir.

Gece ve gündüz, mevsimlerin değişmeleri, insan ömrünün çocukluk, gençlik ihtiyarlık safhaları ve kâinatın geçirdiği safhalar nazara alındığında sonsuz denecek kadar çok nesihle karşılaşırız. Bunların her biri kendi yerinde güzeldir.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Okunma sayısı : 7.419
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yükleniyor...