Havanın, "kalem-i kudret ve kaderin mütebeddil sahifesi" ve "levh-i mahv-ispat namında yazar bozar tahtası hükmünde" olmasını izah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"...Öyle ise, bu sahife-i hava, hakkalyakin, aynelyakîn, ilmelyakîn derecesinde bedâhetle Zât-ı Zülcelâl'in hadsiz gayr-ı mütenahî ilmi ve hikmetle çalıştırdığı kâlem-i kudret ve kaderin mütebeddil sahifesi ve bir levh-i mahfuzun âlem-i tegayyürde ve mütebeddil şuunatında bir levh-i mahv-isbat namında yazar bozar tahtası hükmündedir."(1)

Bir yazıya baktığımızda onun iki safhada ortaya çıktığını anlarız: Önce neler yazılacağı planlanmış, takdir edilmiş, sonra kalemin hareket ettirilmesiyle (kudretle) o yazı kâğıda dökülmüştür.

Bahar sayfasında çiçeklerin yazılmasında da aynı hakikat kendini gösterir: Her çiçek, rengiyle, şekliyle, bütün hususiyetleriyle ilahî ilimde takdir edilmiş ve kudret kalemiyle o sayfada yazılmış, neşredilmiştir.

Kâğıt üzerinde ve bahar sayfasında gözle gördüğümüz bu hakikat, hava sayfası için de aynen geçerlidir, şu farkla ki onda yazılan ve sonra silinip kaybolan sözleri gözle görmek yerine, ilmen bilmekteyiz.

Bütün yazılar ilahî ilmin en büyük aynası olan levh-i mahfuzda nasıl yazılmışlarsa, aynen öyle de hava sayfasına aksetmekte, kudret kalemiyle o sayfada yazılmaktadır. Olmuş ve olacak her şeyin yazıldığı, kaydedildiği levh-i mahfuzda, gök gürlemesinden, kuş cıvıltılarına ve insanların konuşmalarına kadar bütün sesler yazılıdır. Bu yazının mahiyetini bilemeyiz, ancak Üstad'ın da ehemmiyetle belirttiği gibi, insan hafızası bu noktada bize güzel bir misaldir. Konuştuğumuz birisinin simasından elbisesinin rengine ve söyledikleri sözlere kadar her şeyi hafızamızda kaydedilir. Bu kayıt, kalemle yazı yazmaya benzemez, o cinsten bir kayıt değildir.

Hava sayfasında yazılanlar da yeryüzü sayfasında yazılanlar gibi sabit değildirler, daima tebeddül eder, değişirler. Bir çiçeğin gidip yerine başkasının gelmesi gibi, bir söz havada yazılır, sonra o gider bir başkası yazılır. Bu haliyle hava, yazar bozar bir tahta gibidir. Bu sayfada yazılanlar daha sonra mahvolur ve yerlerine başkaları yazılır, ispat olunur. Bu yönüyle Üstad Hazretleri havaya Levh-i Mahv-ispat demektedir. Aynı ifadeyi “zaman” için de kullanır. Zamanın sayfasında da nice mahlûkat yazılır, sonra silinirler, daha sonra onların yerine başkaları yazılırlar.

(1) bk. Sözler, On Üçüncü Söz, Hüve Nüktesi.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 6.744
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...