"Havasların ve nebîlerin dualarının on adetten altı yedisi hilâf-ı âdet makbul olması..." Hilaf-ı âdet ne demektir? “On adetten altı yedisi”, ifadesinde kastedilen hangi dualardır?
Değerli Kardeşimiz;
Hilaf-ı âdet; sünnetullah kanunlarına muhalif olan kaideleri delmek demektir. Allah’ın kâinatta değişmeyen adet ve kanunları var. Bu kanunlar ancak bazı hususî hallerde, hususî kullar için deliniyor ve değiştiriliyor.
İşte peygamberlerin mucizeleri, evliyaların kerametleri bu kanunların delinmesi ve o adetlerin geçici bir şekilde rafa kaldırılması manasındadır ki, buna hilaf-ı âdet denir.
Mesela, insanın parmaklarından tatlı ve leziz bir suyun şarıl şarıl akması, Allah’ın kâinattaki adet ve kanunlarına zıt bir durumdur. Yani parmaklardan suyun akmaması şu kâinatın esaslı ve sabit bir kanunudur. Ama Allah, Habib-i Ekrem olan Hazret-i Peygamber Efendimiz (asm)'in hatırı için, o kanunun ve âdetin hilafına, onun mübarek parmaklarından tatlı ve leziz bir suyu akıtıyor. İşte parmaklardan su akması hâdisesine hilaf-ı âdet, yani mu’cize denir.
Diğer peygamberlerin mu’cizeleri de böyledir. Ateşin Hz. İbrahim’i yakmaması. Hz. Yunus’ın balığın karnından çıkması gibi.
Duaya cevap vermek umumî bir kanundur. Allah her duaya mutlaka cevap verir. Ayette de ifade edilen husus bu noktadır. Kabul etme veya etmeme ise, Cenab-ı Hakk’ın hikmetine mebnidir.
Bu noktada Allah’ın her dua edenin arzu ettiği şeyi aynı ile vermesi hikmetine uygun düşmeyebilir ve vermez. Bu da bir cevap vermedir, ya da hikmetine uygun değildir, başka bir şekilde duasına cevap verir; ama duaları kesinlikle cevapsız ve karşılıksız bırakmaz.
Risale-i Nurlarda Üstad Hazretleri bu hususu şu şekilde izah ediyor:
"Meselâ, birisi kendine bir erkek evlât ister. Cenâb-ı Hak, Hazret-i Meryem gibi bir kız evlâdını veriyor. "Duası kabul olunmadı." denilmez. 'Daha evlâ bir surette kabul edildi.' denilir. Hem bazan kendi dünyasının saadeti için dua eder. Duası âhiret için kabul olunur. 'Duası reddedildi.' denilmez. Belki, 'Daha enfâ bir surette kabul edildi.' denilir ve hâkezâ..."
"Madem Cenâb-ı Hak Hakîmdir. Biz Ondan isteriz, O da bize cevap verir. Fakat hikmetine göre bizimle muamele eder. Hasta, tabibin hikmetini itham etmemeli. Hasta bal ister; tabib-i hâzık, sıtması için sulfato verir. 'Tabip beni dinlemedi.' denilmez."(1)
“Havasların ve nebilerin dualarının on adetten altı yedisi hilaf-ı adet makbul olmasından kati anlaşılıyor ki...”
Bu cümle daha ziyade duanın aynı ile kabul edilmesine matuf bir cümledir. Yani peygamberlerin ve onun izinden giden büyük evliyanın on duasından yedi sekizi aynen kabul edilip, aynı ile cevap verilmiştir. Bu da ya mu’cize ya da keramet şeklinde olur. Geri kalan iki üç dua ise aynı ile olmayıp, başka bir surette kabul edilmiş demektir. Dünyada şeker isteriz, ahirette bal olarak yeriz. Bu da bir kabuldür, ama aynı ile bir kabul değildir.
(1) bk. Mektubat, Yirmi Dördüncü Mektup'un Birinci Zeyli.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü