"Hayatın saadet içindeki kemali ise; hayatın ayinesinde temessül eden Şems-i Ezelînin envarını hissedip sevmektir. O’nun muhabbeti ile kendinden geçmektir..." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
“Sözlerin büyüğü, büyüklerin sözüdür.” derler. Aynı şekilde, hayatların kemali de kâmillerin hayatıdır. Burada, esas olarak, o zâtlar anlatılmakta, bizlere de onlara benzemenin yolu gösterilmektedir. Bu yolda gitmenin ilk adımı, insanın kendisini “ahsen-i takvimde yaratılan ve bütün esma-i İlahiyenin tecellisini taşıyan çok değerli bir mahlûk” olarak görmesidir.
Bu malumattan sonraki ikinci adım bu tecellileri hissetmektir. Güneş, bütün gezegenleri kolayca çeviren kuvvetine rağmen, kudretin ne oluğunu bilmemekte, kudretin manasını hissetmemektedir. İnsan ise o küçük kudretiyle, kudretin ne olduğunu bir derece bilmekte, hissetmektedir. Aynı şekilde, insan “iradenin, görmenin, işitmenin” de ne olduğunu sadece bilmekle kalmaz, bunları hisseder.
İnsan, bu sıfatları hissetmesi gibi, kendisinin Allah’ın bir eseri olduğunu hissetse, kendinde tecelli eden her bir isim için kalbinde ayrı bir sevgi ve zevk hâsıl olur. Bu sevgiler onu İlâhî muhabbette dereceler almaya götürür.
Bunun en ileri bir derecesi, “o muhabbet ile kendinden geçmek,” kendi varlığını değil Allah’ın varlığını düşünmek, kemalini kendi makamında, servetinde değil, Allah’a imanında ve irfanında aramaktır. Bu hal o kişiyi, takvanın en ileri mertebesi olan “masivadan takvaya” götürür; kalbine Hak sevgisinden başka bir sevginin, Allah korkusundan ayrı bir korkunun girmesinden endişe etme makamına erdirir. Artık o kişide “... Kalpler ancak Allah’ı anmakla tatmin olurlar.” (Ra'd, 13/28) âyetinin manası hükmeder ve kalbinin göz bebeğinde O’na imanın nuru parlar ve bu nur bütün dünyevî ışıkları çok gerilerde bırakır.
Bir hususun ehemmiyetle nazar-ı dikkate alınması gerekiyor:
Allah’ın zatı mahlukatın zatına, sıfatları de mahlûkatın sıfatlarına benzemediğine göre, O’na yapılacak muhabbet de başka sevgilere benzemez. Burada ölçü, Allah’ın Sevgili Elçisine (asm) ittiba etmektir.
“De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir." (Âl-i İmrân, 3/31)
Yani kim, Allah Resulüne (asm) ne ölçüde ittiba ediyorsa, Allah’ı o kadar seviyor demektir.
“'Dünyadaki bu hayatımın hakiki lezzeti ve saadeti nedir?' diye, yine bu حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ âyetine baktım. Gördüm ki: Bu hayatımın en saf lezzeti ve en halis saadeti imandadır. Yani, beni yaratan ve yaşatan bir Rabb-ı Rahîmin mahlûku ve masnuu ve memlûkü ve terbiyegerdesi ve nazarı altında olmasına ve Ona her vakit muhtaç bulunmasına ve O ise hem Rabbim hem İlâhım hem bana karşı gayet merhametli ve şefkatli bulunduğuna kat’î imanım öyle kâfi ve vâfi ve elemsiz ve daimî bir lezzet ve saadettir ki, tarif edilmez. Ve اَلْحَمْدُ ِللّٰهِ عَلٰى نِعْمَةِ اْلاِيمَانِ ne kadar yerindedir diye âyetten fehmettim."(1)
(1) bk. Şualar, Dördüncü Şua.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
“o muhabbet ile kendinden geçmek"
Bu istiğrak hali gibi bir sarhoşluk hali mi?
Ben kendinden geçmek ifadesini mânevi veya maddi sarhoşluk olarak anlıyorum. Akıl burada istiğrak halinde iptal olur. Eğer kastedilen mana bu şekilde değilse 'kendinden geçmek' nasıl yorumlanabilir?
"Şems-i Ezelînin envarını hissedip sevmektir. O’nun muhabbeti ile kendinden geçmektir.."
Kendinden geçmek ifadesi sizin dediğiniz anlamlarla bu cümle için düşünülebilir mi?
Nasıl anlayalım bu cümleyi?
Bazı psikoloji kitaplarının 'kendinizi sevin' ifadesi belki motive eder ama tehlikelidir. Çünkü nefsini sevmek olmaz, zira hep kötülüğü tavsiye eder, gururu okşar. Üzerimizde tecellî eden isimleri sevmek, Allahı sevmektir. Hem aynadaki güneşi seveceğiz, hem de güneşin kendisini. Kendimizi manayı harfi ile seveceğiz. İyilikler zaten Allahtan. Kendimizde bir cömertlik görsek, bu iyiliğin ancak cüzi irade kadarı bize ait olabilir, geri kalan tüm icraatler Allaha aittir.Cömert sıfatını bize verseler dahi bu gibi iyilikleri sahiplenemeyizki, kendimiz namına sevelim.Ancak Allah namına sevebiliriz.