"Kalbin gözbebeğinde aks-i nurunu yerleştirmektir." cümlesini izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Şimdi, hayatının saadet içindeki kemâli ise, senin hayatının âyinesinde temessül eden Şems-i Ezelînin envârını hissedip sevmektir. Zîşuur olarak Ona şevk göstermektir. Onun muhabbetiyle kendinden geçmektir."
"Kalbin gözbebeğinde aks-i nurunu yerleştirmektir. İşte bu sırdandır ki, seni âlâ-yı illiyyîne çıkaran bir hadis-i kudsînin meâl-i şerifi olan مَنْ نَگُنْجَمْ دَرْ سَمٰوَاتُ وَزَمِينْ - اَزْ عَجَبْ گُنْجَمْ بِقَلْبِ مُؤْمِنِينْ denilmiştir."(1)
Nasıl ki güneş ışığı ile insanın göz bebeğine giriyorsa, onun kalp aynasına da Allah’ın bütün isim ve sıfatları tecelli etmektedir. Ama bu tecelli, insanın iradesinin sarfından sonra olur. Üstad, bu mânâyı "Kalbin göz bebeğine aks-i nurunu yerleştirme" ile ifade ediyor.
Nasıl ki, görme hâdisesi, gözün merkezi olan gözbebeğinde gerçekleşiyorsa, iman, marifet ve muhabbetin de tecelli mahalli insanın kalbidir.
"Ben göklere ve yere sığmam, fakat mü'min kulumun kalbine sığarım."(2) hadis-i kudsîsi, bu mânâya işaret eder.
"Bâtın-ı kalb âyine-i Sameddir.”
Beden kâinatla ve ondan süzülen nimetlerle beslenir ve onlarla tatmin olurken, insan kalbi mahlûkatla tatmin olmaz. “...Kalpler ancak Allah’ı anmakla tatmin olur.” (Ra’d, 13/28) meâlindeki âyet-i kerîmenin verdiği derse göre, insan kalbi bu âlem ve içindeki eşya ile değil, Allah’a iman ile marifet ile muhabbet ile tatmin olmaktadır. Buna göre samediyetin en büyük, en küllî âyinesi insan kalbidir.
İmanın zevkine varmak, onu inkişaf ettirmek ve korumak için iki mühim esas vardır: Salih amel ve takva.
Salih amelin ölçüsü, Allah Resulünün (asm.) işlediği bütün güzel amelleri yapmaya çalışmak; takvanın ölçüsü ise bütün kötülüklerden Onun sakındığı gibi sakınmaktır.
İşte, “hayatınızı imân ile hayatlandırınız ve ferâizle zînetlendiriniz ve günahlardan çekinmekle muhâfaza ediniz”(3) cümlesinde bu esaslar güzel bir şekilde ders verilmiştir.
Bir hayat, iman ile kemale erer ve canlılık kazanırsa, onu hemen ibadet takip eder; “feraizle ziynetlendirmek”, yani farzları işlemekle onu süslemek, daha da güzelleştirmek vazifesi başlar. Kazanılan bu nimetin kaybedilmemesi, bu süslerin bozulmaması, çirkinliğe dönüşmemesi için de takvaya, günahlardan çekinmeye ihtiyaç vardır.
Dipnotlar:
(1) bk. Sözler, On Birinci Söz.
(2) bk.el-Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ: II, 165; İmam-ı Gazâlî, İhyâ-u Ulûmüddîn, III, 14.
(3) bk. Sözler, On Üçüncü Söz, İkinci Makam.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar