"Hem de mesalih-i cüz´iye-i müteferrikanın mayesi ve ukde-i hayatiyesi hükmünde olan bir lezzeti veya bir muhabbeti veya bir emr-i âheri içine atılmakla..." Devamıyla izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Şu Muhakemat'ın cihetü'l-vahdeti budur ki: Eğer cemî fünun ele alınırsa ve fünunların kavaidinin külliyetleriyle keşfettikleri ittisak ve intizama temaşa edilirse, hem de mesalih-i cüz'iye-i müteferrikanın mayası ve ukde-i hayatiyesi hükmünde olan bir lezzeti veya bir muhabbeti veya bir emr-i âhari içine atılmakla -ekl ve nikâhtaki gibi- perişan olan umur ve ef'al o maya ile irtibat ve ittisal ettiklerini, inayet-i İlâhiye nokta-i nazarında nazar-ı dikkate alınırsa, hem de hikmetin şehadetiyle sabit olan adem-i abesiyet ve adem-i ihmali mutalâaya alınırsa, istikrâ-i tâmla netice veriyor ki: Mesalih-i külliyenin kutup ve mihveri ve maden-i hayatı hükmünde olan nübüvvet, nev-i beşerde zarurîdir. Faraza olmazsa, perişan olan nev-i beşer, güya muhtel bir âlemden şu muntazam âleme düşüp cereyan-ı umumînin ahengini ihlâl ettiği kabul olunursa, biz insanlar sair kâinata karşı ne yüzümüz kalacaktır?"(1)
Kainatın mükemmel bir intizam ve hikmet ile donatıldığı, bütün fen ilimlerin şahitliği ile sabittir. Bu intizam ve hikmetin arka cephesinde ise çok ince ve latif manalar ve cevherler vardır. İnce ve latif cevherlerin hakiki fail ve icracıları ise Allah’ın isim ve sıfatlarıdır. Bu isim ve sıfatları insan çıplak ve soyut aklı ile okuyamıyor. Okuyamayınca da bu alem ve kainat insanın aleminde muhtel, yani karmaşık ve anlaşılmaz hale geliyor.
Anlaşılmaz hale gelince de, insan fıtratı ile kainat fıtratı arasında bir boşluk ve çatışma ortaya çıkıyor. Halbuki kainatın nizamı insan aleminin nizamına göre dizayn edilmiştir. Şayet ikisi arasında bir uyum ve köprü olmaz ise, maksat tahakkuk etmez, kainatın nizam ve intizamı anlamsızlığa itilir ve bir ahenksizlik meydana çıkar. İşte şeriat ve peygamberler mikro alem olan insan ile makro alem olan kainat arasında bir uyum ve ahenk vasıtasıdır. Bu vasıta olmaz ise iki alem arasında anarşi ve düzen bozuculuğu ortaya çıkar.
Bilgisayarın bir donanımı var, bir de yazılımı vardır. Ayrıca ikisi arasında tanıtımı ve uyumu temin eden sürücüler vardır. Donanım ile yazılım arasında sürücü olmaz ise yazılım donanımı, yani bilgisayarın temel makinelerini tanımaz ve çalışmaz. Sürücü o temel parçaları yazılıma tanıtır ve çalışmasını temin eder.
İşte kainat bir bilgisayar donanımı, insan ise bu donanımı tanımak ve işletmekle mükellef mükemmel bir yazılıma benzetilebilir. Şeriat ise bu ikisi arasında bir sürücü ve tanıtım programı görevini yapmaktadır, denebilir.
"... hem de mesalih-i cüz'iye-i müteferrikanın mayası ve ukde-i hayatiyesi hükmünde olan bir lezzeti veya bir muhabbeti veya bir emr-i âhari içine atılmakla -ekl ve nikâhtaki gibi- perişan olan umur ve..." Bu ifadelerle, yukarıda izah ettiğimiz neticeye bir misal getiriliyor. Yani cüzi fayda ve hikmetlerin tahakkuk etmesi için Allah onların içine teşvik olsun diye bir lezzet ve muhabbeti atıyor.
Mesela, çocuğu doğurmak ve büyütmek hem zor hem meşakkatli bir iş iken, içine atılan şehvet ücreti ile bu iş cazip bir hale getiriliyor ve neslin devamı gibi mesalih, bu hazır ücret vesilesiyle devamlı bir hale sokuluyor. Şayet şehvet ve nikah olmasaydı neslin devamına kimse tahammül etmeyecekti. Böyle cüzi maslahatlar nasıl cüzi teşvikler ile devam ettiriliyor ise külli maslahatlar da külli unsur ve güzellikler ile devam ettirilir.
Nübüvvet de insanlık ile kainat arasında bir teşvikçi, bir uyum formülüdür. Bir cihetle insanı gayeye yönelten bir iksir-i manevidir. Nasıl nikah insanların neslini sürüklüyor ise, nübüvvet de insanlığın manevi alemini ve gayesini sürükleyen manevi bir unsurdur.
Özet olarak, muhtel alem, insanın kararmış hususi alemidir, muntazam alem ise kainattır. Nübüvvet ise insan ile kainat arasındaki ahenk bağıdır.
(1) bk. Muhakemat, Üçüncü Makale (Unsuru'l-Akide), İkinci Maksat.
İlgili ders videosu için tıklayınız:
- Prof. Dr. Şadi Eren, Muhakemat Dersleri (45. Bölüm).
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar