"Kübra sadıktır. Zira sahife-i itibar-ı âlemde menkuş olan âsâr-ı enbiyayı mütalaa etsen ve lisan-ı tarihte cereyan eden ahvallerini dinlersen ve hakikatı, yani cihet-ül vahdeti tesir-i zaman ve mekân ile girdiği suretlerden tecrid edebilirsen..." İzahı?
Değerli Kardeşimiz;
"Kübrâ sadıktır. Zira sahife-i itibar-ı âlemde menkuş olan âsâr-ı enbiyayı mütalâa etsen ve lisan-ı tarihte cereyan eden ahvallerini dinlersen ve hakikatı, yani cihetü'l-vahdeti tesir-i zaman ve mekânla girdiği suretlerden tecrit edebilirsen göreceksin ki: İnayet-i İlâhiyenin ziyası olan mehasin-i mücerredenin şulesi olan hukukullah ve hukuk-u ibadı, enbiya düstur-u hareket ettiklerini ve nev-i beşer tarafından enbiyaya karşı keyfiyet-i telâkkileri ve ümeme karşı suret-i muameleleri ve terk-i menafi-i şahsiye ve sair umurlar ki, onlara nebî dedirmiş ve nübüvvete medar olmuş olan esaslar ise, evlâd-ı beşerin sinn-i tekemmül ve kühûlette olan üstadı ve medrese-i Ceziretü'l-Arapta menba-ı ulûm-u âliye ve muallimi olan zat-ı Muhammed'de daha ekmel ve daha azhar bulunur."(1)
Allah’ın varlığını ve birliğini ispat eden delillerden Hazreti Âdem (as)’dan bu yana gelen bütün peygamberler suğra (küçük) Peygamber Efendimiz (asm) ise kübra (küyük) bir delildir.
İnsanlık alemini incelediğimizde, peygamberler ve onların eserleri insanlığın tarihine ve itibarına bir imza bir mühür gibi kazınmış ve insanlığın en muteber tabakasını teşkil etmişler ve halen de etmekteler.
Halihazırdaki dönemin gereklerinden ve konjonktüründen zihnini temizleyip, her peygamberi kendi dönemindeki icraatları ile analiz edersen, onun ne denli etkili ve mucizevi işlere mazhar olduğunu, bütün o işleri kendi gücü ve kuvveti ile değil istinat ettiği sonsuz kudretin adına yaptığını müşahede edip, nübüvvet kurumunun hak ve sadık olduğunu bizzat göreceksin diyor.
Peygamberlerin hak olduğunun en büyük vesikalarından birisi de onların İlahi hukuk ile beşerin hukuku arasında mükemmel bir köprü ve mükemmel manevi bir adaptör vazifesi görmeleridirler. Yani peygamberlerin getirdiği şeriat, hem Allah’ın razı olduğu hem de insanların fıtratlarına mutabık olduğunu görüyoruz ve bu hak olduklarına bir delildir. Ayrıca peygamberlerin hayatında yüksek ve güzel ahlak en zirvede olup en küçük bir şahsi menfaat gözetmeden gayret etmeleri ve çile çekmeleri, onların hak ve hakikat olduğuna en parlak bir delil teşkil ediyor.
Peygamberlerde görülen bu yüksek haslet ve vasıflar son peygamber olan Peygamber Efendimiz (asm)’da en kamil ve en parlak şekli ile görüldüğü için, Hazreti Muhammed (asm) bu nübüvvet silsilesinin en kamil ve en büyük halkasıdır. Bu yüzden nübüvvet silsilesi suğra, Hazreti Peygamber Efendimiz (asm) kübra önermesi ile ifade edilmiştir. Bu paragrafın özetini böyle anlayabiliriz.
(1) bk. Muhakemat, Üçüncü Makale (Unsuru'l-Akide), İkinci Maksat.
İlgili ders videosu için tıklayınız:
- Prof. Dr. Şadi Eren, Muhakemat Dersleri (46. Bölüm).
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü