"Bu âdi midenin hal diliyle beka duasını kabul edip nihayetsiz mucizatlı maddî taamlarla onu minnettar ederek, her vakit tesadüfsüz, kastî olarak fiilen cevap veren..." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Acaba hiçbir cihet-i ihtimali ve imkânı var mı ki, bu âdi midenin hâl diliyle beka duasını kabul edip nihayetsiz mucizatlı maddî taamlarla onu minnettar ederek, her vakit tesadüfsüz, kastî olarak fiilen cevap veren bir Kadîr-i Rahîm, bir Alîm-i Kerîm, kâinatın en ehemmiyetli neticesi ve arzın halifesi ve o Hâlıkın güzidesi ve perestişkârı olan nev-i insanın insaniyet mide-i kübrâsı ile küllî ve yüksek ve daima arzu ettiği ve ünsiyet ettiği ve fıtraten istediği cismanî lezzetleri, dâr-ı bekada verilmesine dair hadsiz umumî duaları kabul olmasın ve haşr-i cismânî ile fiilen cevap verilmesin, onu ebedî minnettar etmesin? Âdeta sineğin sesini işitsin, gök gürültüsünü işitmesin! Ve âdi bir neferin kemâl-i ehemmiyetle techizatına baksın; orduya hiç bakmasın, ehemmiyet vermesin! Bu yüz derece muhal ve bâtıldır."(1)
Midenin acıkması, susaması hâl dili ile yapılmış bir duadır. Allah’ın midenin doyması ve kanması için yaratmış olduğu bütün yiyecek ve içecekler ise, bu duaya verilmiş bir cevaptır. Görüldüğü gibi basit bir midenin duası hatırına Allah dünyayı büyük bir mutfak ve içinde muhtelif erzak dolu bir alışveriş merkezine çeviriyor. Her türlü meyve ve sebze insanın üç yüz dört yüz gramlık midesi için yaratılıyor.
Allah insanın basit bir âzası olan midenin duasına ve talebine böyle ihtimam ile cevap verirse, elbette insanın en büyük arzusu ve en büyük duası olan, ebedî yaşama arzusunu geri çevirmesini ve kabul etmemesini akıl kabul etmez.
Ana rahminde insana takılan cihazlara karşılık bu âlemde onların ihtiyaçlarına cevap verecek varlıklar yaratılmış. İnsana göz takıldığı için dünyaya güneş, elektrik ve diğer ışık kaynakları yerleştirilmiş.
İnsana ana rahminde kulak takıldığı için bu dünyada sesler yaratılmış.
Canlılara mide verildiği için, yeryüzü rızıklarla doldurulmuş ve her canlıya layık sofralar kurulmuş.
Diğer taraftan, insanın ebedî yaşama arzusu da bir sualdir, yani taleptir. Bunun cevabı ise sonsuz ahiret hayatıdır. Çünkü Allah; “Vermek istemeseydi, istemek vermezdi.” Bu cevap, şu fâni dünyada verilmediğine göre, bu dünyadan sonra ebedî bir âlem yaratılacak ve insan o âleme gönderilecektir. Cenab-ı Hakk’ın insana sayısız duygu ve latife, harika âza ve cihaz takıp da ebedî âlemi icad etmemesi, insanın en büyük duasını, şiddetli talebini, ebedî yaşama arzusunu kabul etmemesi O’nun sonsuz hikmeti ve şefkati ile asla bağdaşmaz. Allah hikmetsiz iş yapmaktan münezzeh ve mukaddestir.
Allah ahireti getireceğini, sonsuz bir hayatı vereceğini vadediyor, bütün mukaddes kitapları ve peygamberleri ile bize bildiriyor.
Her bir hayat sahibinin kendi hayatını korumak istemesi, bu hissin ebedî bir bekayı netice vereceğinin bir delilidir.
(1) bk. Şualar, On Birinci Şua, Sekizinci Meselenin Bir Hulasası.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü