"Hüsn-ü zanlarını kırmakla muhabbetleri azalır ve meziyet sahibi dahi onların nazarlarında mevkiini muhafaza etmek için tasannua ve tekellüfe..." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Şahsî makamlar ve hüsn-ü zanların ilâve ettikleri meziyetler, böyle dağdağalı, sarsıntılı hallerde hüsn-ü zanlarını kırmakla muhabbetleri azalır ve meziyet sahibi dahi onların nazarlarında mevkiini muhafaza etmek için tasannua ve tekellüfe ve sıkıntılı vekara mecburiyet hisseder. İşte hadsiz şükür olsun ki, bizler böyle soğuk tekellüflere muhtaç olmuyoruz."(1)
Gerek şahsî makamların getirdiği meziyetler gerek hüsn-ü zan ile ilave edilen meziyetler, şahsa sevgi ve itibar kazandırır. Fakat karışık ve sarsıntılı durumlarda kişiye olan bu hüsn-ü zan kırılacağı için muhabbet de azalır. Sevgi yerini evhama ve korkuya bırakır. Meziyet sahibi o eski alakayı ve teveccühü göremez.
Meziyet sahibi kaybettiği o sevgi, saygı ve itibarı yeniden kazanmak için yapmacık ve sun’î hareketler yapmaya kendini mecbur hisseder. Bu da riya, gösteriş ve tasannu’ (sun’î/yapmacık hareket) olacağı için, hakiki meziyetlerden uzaklaşmak mânasına geliyor. Fakat rıza-yı İlahiyi esas tutan ve halktan herhangi bir beklentiye girmeyen kişilerde, böyle bir zaaf meydana gelmez. Binaenaleyh kuvvetli iman sahipleri ve Risale-i Nur talebeleri, böyle soğuk, basit ve sun’î hareketlere tevessül etmezler.
Çünkü Allah'ın rızası her şeyin üstündedir. O razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yoktur. Bunun için insanların rızalarını tahsil etmeye ve teveccühlerini kazanmaya çalışmak, aklı başında olanlar için rağbet edilecek bir şey değildir.
(1) bk. Şualar, On Üçüncü Şuâ.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü