"İbadetin ruhu, ihlâstır." Bu ifadeden, ihlassız amelin hiçbir önemi olmadığı sonucuna ulaşabilir miyiz? Yani şunu diyebilir miyiz; cennete gitmek için iyilik yapanlar cennete gidemez, Allah rızası için iyilik yapanlar gidebilir?
Değerli Kardeşimiz;
"İhtar: İbadetin ruhu, ihlâstır. İhlâs ise, yapılan ibadetin yalnız emredildiği için yapılmasıdır. Eğer başka bir hikmet ve bir faide ibadete illet gösterilse, o ibadet bâtıldır. Faideler, hikmetler yalnız müreccih olabilirler, illet olamazlar."(1)
Allah’ın rızasını kazanmak için yapılan ibadetler, ibadetlerin en kamili en ihlaslısı ve yükseğidir. Lakin cennet sevgisi ya da cehennem korkusu ile yapılan ibadetler de meşru sayılmıştır. İmanın kuvvet ve mertebesine göre kimisi sadece Allah’ın rızasını arar kimisi cennette girmek için kimisi de cehennemden kurtulmak için ibadet eder. Bu yüzden "Cennete gitmek için iyilik yapanlar cennete gidemez." diye bir hükme gidilemez.
İhlası kaçıran, ameli iptal eden, ibadeti bütünü ile değersizleştiren, hatta günaha dönüştüren hata ve hatta şirke kadar götüren dünyevi menfaatler ve kaygılar ile yapılan ibadetlerdir.
"Falanca kişi bana cömert desin." diye zekat veren birisinin zekatı, değil ibadet olmak insanı ateşe sürükleyen bir amele dönüşür. Ama zekatı cennete girmek ya da cehennemden kurtulmak için verse, bu düşüncesi uhrevi olduğundan meşru ve sevaplıdır.
Niyete dünyevi bir gaile girdi mi amel bütünü ile iptal olur. Hatta bunun yüzdesi bile olmaz, yani "Şu ibadetimin yüzde doksan dokuzunu Allah için, kalan yüzde birini de halk için yapıyorum." dese, o ibadet batıl olur ve hiçbir değeri kalmaz.
İbadetler yüzde yüz uhrevi olmalıdır. Uhrevi de ancak ya Allah’ın rızasını kazanmak ya cennete girmek ya da cehennemden kurtulmak için olur. Dördüncü bir ihtimal bulunmuyor.
(1) bk. İşaratü'l-İ'caz, Bakara Suresi 21-22. Ayetlerin Tefsiri.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Bir adam iman ettikten sonra hiçbir ihlası ameli yoksa ve ihlas da samimiyet ve Allah istedi diye yapmaksa ve bu da iman'a işaret ediyorsa. Eğer bir adamın hiç ihlaslı ameli yoksa bu adamın imanı yoktur denilebilir mi? İhlas-iman ilişkisi nasıldır? Not: İmansız ihlas (Allah emrettiği için yapmak) olmayacağını biliyorum ama ihlassız iman olur mu?
Mümin bir insan nefsine ve dünyanın cezbedici nimetlerine olan zaafına yenik düşüp riyakarlık yapabilir ve yapmaktadır. Ve bu durum az ya da çok her insanda olmaktadır.
Şayet kural olarak her riya ve ihlassızlık küfrü gerektiren bir durum olmuş olsa idi hiç kimse imanını koruyamaz herkes kafre düşerdi. Bu ise teklif-i malayutak bir haldir. Yani güç yetirilemeyen şeylerin insana teklif edilmesi gibi bir durumdur ki Allah’ın mutlak adalet ve hikmeti buna müsaade etmez.
Farazi olarak bir insan ömründe hiç ihlaslı bir amel yapmamış olsa bile inkar etmediği müddetçe o kimseye kafir diyemeyiz. Küfür kasdi ve iradi bir şekilde inkar etmeyi ifade eden bir haldir. Bu hal vaki olmadığı müddetçe riyakar insanlara kafir demek caiz olmaz.
Küfür manasındaki münafıklık dışında, Allah rızasının esas olduğu ihlas sırrına aykırı olan ve içinde samimiyet olmayan her söz ve davranış bir çeşit riyakarlıktır, fakat münafıklık değildir. Örneğin “insanlar desinler” için yapılan güzel işler riyakarlıktır, fakat küfür manasındaki münafıklık değildir. Halk arasında “münafıklık” kavramı genellikle iki yüzlülük, riyakarlık manasında kullanılır. Fakat bu gerçek “küfrî münafıklık” olmadığı için konumuzun dışındadır.
Ama ömrü riya ve yalakalık ile geçmiş bir insanın imanla kabre girmeme riski yüksektir denilebilir. Çünkü her günah içinde tövbe ve istiğfar ile imha edilmezse küfre giden ve götüren bir cihet vardır. Riya ise günahların en büyüğü en çirkini ve en tehlikelisidir. Kamil bir Mümin riya haline girse bile hemen ihlaslı bir tövbe ile bu kiri silmesini bilir ve bilmelidir.
Yinede kimin imanla kimin imansız gitmesi ile ilgili gaybı sadece Allah bilir.