"İ’lem Eyyühe'l-Azîz! Kur'ân’ın âyetleri birbirini tefsir ettiği gibi, bu kitab-ı âlemin de bir kısmı, diğer bir kısmını îzah ediyor..." Devamıyla izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"İ’lem Eyyühe’l-Azîz! Kur'ân’ın âyetleri birbirini tefsir ettiği gibi, bu kitab-ı âlemin de bir kısmı, diğer bir kısmını îzah ediyor. Meselâ: Maddiyat âlemi Cenab-ı Hakk'ın envâr-ı nimetini cezbetmek için hakikî bir ihtiyaç ile şemse muhtaç olduğu gibi, âlem-i mâneviyat dahi rahmet-i İlâhiyenin ziyalarını almak için şems-i nübüvvete muhtaçtır. Binaenaleyh, Resul-i Ekrem'in (asm) nübüvveti, şemsin kat'iyet ve vuzuhu derecesinde kat'î ve vâzıhtır."(1)
Nur Külliyatının birçok dersinde Kur’ân-ı Kerîm ile kâinat kitabı arasındaki yakın alâkaya ehemmiyetle dikkat çekilir. Nitekim Yirmi Beşinci Söz’deki Kur’ân tariflerinin birincisinde de Kur’ân için; “Şu kitab-ı kebir-i kâinatın bir tercüme-i ezeliyesi” ifadesi kullanılır.
Bu derste de bir başka mühim münasebete dikkat çekiliyor:
Şu madde âlemindeki eşyanın görünmesi için Güneş2e nasıl ihtiyaç varsa, maneviyat âleminin aydınlanması için de nübüvvet güneşine öyle ihtiyaç vardır.
O maneviyat güneşi olmasa, “Bu âlem ne mâna ifade ediyor, insan niçin yaratılmış, Allah’a karşı ne gibi vazifeleri var, bu hayat nedir, ölümle son mu buluyor, ölüm ötesi bir âlem var mı?” gibi binlerce sualin cevabı karanlıkta kalır. Zira bu gibi sualler, insan aklının çözemeyeceği kadar girift, derin ve hayalinin ulaşamayacağı kadar geniştir. Bunlar ancak vahiy ile ve onun tebliğcisi olan peygamberler ile doğru olarak bilinebilir.
Kur’ândaki emirlerin yerine getirilmesi için de yine nübüvvet güneşine ihtiyaç vardır. Zira birçok ilâhî emrin uygulanmasında yüzlerce teferruat vardır ki, bunlar peygamber talimi olmaksızın bilinemez ve yerine getirilemezler. Sadece bir misal verelim:
Kur’ânda namaz emredilmiştir. Bu mücmel emrin tafsilatını ancak Resul-i Ekrem Efendimizin (asm.) uygulamalarından öğreniyoruz. Namaza tekbir ile başlamamızdan, Fatiha okumamıza, rükû ve secdelerin sayısına, bunlarda okunacak tesbihlere, namazların rekât sayılarına, namazı bozan şeylere kadar yüzlerce mesele vardır ki, bunlar Kur’ân’da tafsilatıyla anlatılmamıştır. O halde, bunların aydınlatılması için de yine şems-i nübüvvete ihtiyaç vardır.
Aynı şekilde, bir insanın cennete layık bir kıymet almasının şartları Kur’ân-ı Kerim’de beyan edilmiş ve Habib-i Kibriya Efendimiz (asm.) tarafından talim edilmiştir.
Bir insan ne kadar zeki, kabiliyetli, ince anlayışlı olursa olsun yine de peygambere ve kitaba ihtiyacı vardır. Tevhid akidesi, eşyanın hakikati, insanın ve kâinatın yaratılış gayesi gibi ulvî hakikatler, İlâhî hikmetler, âli maksatlar ve derin sırlar ancak mukaddes kitaplarla, “Yüksek dellal, doğru keşşaf, muhakkik üstad ve sadık muallim” olan peygamberler sayesinde bilinir ve anlaşılır.
(1) bk. Mesnevi-i Nuriye, Zeylü'l-Habbe.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü