"İnsan kusursuz olmaz ve rakipsiz de olmaz." Rakibin manası ve mahiyeti ile izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"...İnsan kusursuz olmaz ve rakipsiz de olmaz. Risale-i Nur’un kahraman şakirtleri her müşkilâta galebe ettikleri gibi; inşaallah bu ehemmiyetli ve dehşetli mevsimde yine galebe ederler. Safvet ve ihlâslarını bozmayacaklar ve hizmetlerine fütur getirmeyecekler..." (Kastamonu Lahikası, 152. Mektup)
İnsanların bu dünyada hem maddî hem de manevî sahada terakki etmesi için, rekabete ve müsabakaya ihtiyacı vardır. Bu nedenle fıtratımıza konulmuş bir cihazla bunu gerçekleştiriyoruz. Bazen hak yolunda kullanıp meşru noktada terakki ettiğimiz gibi, bazen de şer yolunda ve gayrimeşru taleplerde istimal edebiliyoruz.
Rekabet ekseriyetle maddî ve dünyevî nimetler hususunda tahakkuk eder. "Onun evi ve arabası var benim neden yok. O şu makamda ben neden değilim. O zengin ben neden fakirim. O güçlü ben neden zayıfım."
Dünya nimetlerinin imtihan muktezası kısıtlı ve az olması; bu az olan nimetlerin üzerinde taleplerin çok olması nedeni ile bir çekişme, rekabet ve niza’ meydana getiriyor.
Rekabet; her dünya nimeti üzerinde olabilir. Bunun belli bir sahası ve belli bir nimet ile kısıtlanması mümkün değildir.
"Bir adamın, bir adama karşı adâveti vardı. O adamın yanında senâkârâne onun düşmanı amel-i salihle, hattâ velâyetle tavsif edildi. O adam kıskanmadı, sıkılmadı. Ona dedik: 'Velâyet ve salâhat hadsiz bir hayat-ı ebediyenin pırlantası gibi bir kuvvet ve bir yüksekliktir. Sen buna bu cihette kıskanmadın. Dünyevî kuvvet öküzde ve cesaret canavarda dahi bulunmakla beraber, velâyet ve salâhate nisbeten, bir âdi cam parçasının elmasa nisbeti gibidir.' "
"O adam dedi ki: 'Bir noktaya, bir makama ikimiz bu dünyada gözümüzü dikmişiz. Oraya çıkmak için basamaklarımız da kuvvet ve cesaret gibi şeylerdir. Onun için kıskandım. Âhiret makamâtı hadsizdir. O, burada benim düşmanım iken, orada benim samimî ve sevgili kardeşim olabilir.' "(Lem’alar, 20. Lem’a)
Kalbi ve vicdanı bozulmamış bir adam, ahirete taalluk eden fazilet ve meziyetlerde haset etmez. Haset, daha çok dünyaya taalluk eden meselelerde oluyor. Bunun sebebi de dünya ve nimetlerinin az, ona talip olanların çok olmasıdır.
Dünya insanın arzu ve emellerinin yanında küçük bir simit gibi kalıyor. Hal böyle olunca, bu simit üstünde kavga ve niza çok oluyor. Hâlbuki cennet ve nimetleri ebedî olduğu için, her insanın arzu ve emeline kâfi geliyor. Bunun için de ahirete taalluk eden meziyet ve faziletlerde haset olmuyor, kavga ve niza çıkmıyor.
Veli veya âlim bir insanı kimse kıskanmaz; herkes ona gıpta ve hürmet eder. Ama zengin, cesur ve makam sahibi olanların kıskanıldığına çok şahit oluruz.
Bir insan bu duyguyu manevî sahada tatlı ve meşru bir rekabet tarzında yapmazsa, hem kendine hem de davasına zarar verebilir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü