"İnsanda kaderin sikkesi lisandır. İnsaniyetin sureti ise sahife-i lisanda nakş-ı beyan tersim ediyor. Lisan-ı maderzad ise tabii olduğundan, elfaz davet etmeksizin zihne geliyor." ifadelerini devamıyla açıklar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
"Hem de ‘lisan-ı maderzad’ denilen, eşia-i hissiyat-ı milliyenin mâkesi ve semerat-ı edebin şeceresi ve âb-ı hayat-ı maarifin cedavili ve kıymet ve tekemmülünüzün mizan-ı itidali ve doğrudan doğruya herkesin vicdanına karşı menfez açmakla hayt-ı şuaı gibi tesiratı ilka edici (ihmalinizle gayet müşevveş ve bazı dalları aşılanmış olan) lisanınız, şecere-i tuba gibi bir şecerenin tecellisine müstaid iken, böyle kurumuş ve perişan kalmış ve medeniyet lisanı olan edebiyattan nakıs kalmış olduğundan, lisan-ı teessüfle lisanınız sizden hamiyet-i milliyeye arz-ı şikayet ediyor."
"İnsanda kaderin sikkesi lisandır. İnsaniyetin sureti ise sahife-i lisanda nakş-ı beyan tersim ediyor. Lisan-ı maderzad ise tabii olduğundan, elfaz davet etmeksizin zihne geliyor. Alış-veriş yalnız mana ile kaldığından, zihin çatallaşmaz ve o lisana giren maarif 'nakşun ale’l-hacer' gibi baki kalır. Ve o ziyy-i lisan-ı millî ile görünen her ne olur ise menus olur. İşte hamiyet-i millînin bir misalini size takdim ediyorum ki, o da Mutkili Halil Hayalî* Efendi’dir ki hamiyet-i millînin her şubesinde olduğu gibi, bu şube-i lisan meydanında 'kasb-ı sebkî' ihraz eylemiş. Ve lisanımızın esası olan elifba ve sarf ve nahvini vücuda getirmiş. Ve hattâ diyebilirim ki: Asr-ı hamiyet ve gayret ve fedakârlık ve himayet-i zuafa imtizac ederek vücud-u manevisini teşkil etmiştir. Hakikaten Kürdistan madeninden böyle bir cevher-i hamiyete rast geldiğinden, bizim istikbalimizi onun gibi ümidinden birçok cevahir ışıklandıracaktır."
"İşte bu zat, şayan-ı iktida bir numune-i hamiyet göstermiş ve muhtac-ı tekemmül lisan-ı millîmize dair bir temel atmış. Onun isrine gitmeyi ve temeli üzerine bina etmeyi ehl-i hamiyete tavsiye ediyorum."(1)
Bir toplumun ana dili, o toplumun mazi ve istikbalini içinde saklayan bir kader gibidir. Mazinin örf ve ananesi, tecrübe ve birikimi dile yansır ve onunla geleceğe intikal eder. Şimdiki insanlar birçok kavramı ve tecrübeyi dillerin aracılığı ile geçmişten tevarüs etmiştir. Nasıl kayısı ağacı kendi hususiyetlerini somut bir kaderi andıran çekirdeğinde saklıyor ise, insanlık da kendi birikim ve tecrübelerini lisan ile saklayıp naklediyor. Dilin kadere teşbihi bu cihetledir.
Öyle ise bir insanın doğup büyüdüğü kültür ve dil, insanın düşünce ve duygularında önemli bir hoca ve önemli bir mekteptir. Kişi anasından ve ailesinden öğrendiği dil ile karakter kazanır. Ana dilin verdiği mesaj ve berraklık sonradan öğrenilen dilde yoktur. Öyle ise her kavim kendi dilini, ilmi bir surette terakki ettirip belli bir edebi kalıba sokmalıdır.
Üstad Hazretleri kendi muhitinden bir örnek vererek böyle hamiyetli alim ve edebiyatçıların yetişmesi gerektiğine vurgu yapıyor. Üstad Hazretleri yine Kürtlerin bu dil konusunda zayıf ve yetersiz kaldıklarına imada bulunuyor ve onları bu hususta ikaz ediyor.
(*) Halîl Hayâlî Efendi: Bitlis vilâyeti dâhilinde vâkî Mutkî kazâsı aşiretinden Merhum Yusuf Ağa’nın oğludur. Bin iki yüz seksen bir (1281) sene-i hicriyyesinde, sene-i mâliye (1282) Mutkî kazâsının Zender karyesinde tevellüd eylediği nüfus tezkire-i Osmaniyesinde muharrerdir. Halil Hayâlî Efendi,1325 / 1909 yılında, (Bediüzzaman"ın yakın dostlarından) Kurmanci lehçesinde bir elifbâ kitabı hazırlar. Bu Elifbâ, yayıncı / kitapçı Diyarbekirli Ahmed Ramiz Bey (O dönemde kullandığı isim Musa Azmi el-Kürdî) tarafından Hattat Hamid Aytaç'ın hattı ile bastırılır. (bk. Elifbâ-yı Kurmanci, Muharrir: Halil Hayalî Mutkî, Tâbı: Kürdîzâde Ahmed Râmiz, 1325).(2)
Dipnotlar:
(1) bk. Asar-ı Bediyye, Divan-ı Harb-i Örfi, İttihad Yay., İstanbul 2002, s. 520.
(2) bk. Müfit Yüksel, "Ana dilde eğitim ve Kürtçe'de alfabe/imlâ meselesi-8", Yeni Şafak, 09 Kasım 2013.(web sayfası erişim: 29.4.2020)
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü