"İnsanın vazife-i fıtratı ve fariza-i zimmeti, marifetullah ve iman-ı billahtır ve iz’an ve yakin ile vücudunu ve vahdetini tasdik etmektir." İzah eder misiniz?

Soru Detayı

- Zimmetin vacip ve nafile kısmı var mı? Sünnet-i Seniyye bahsinde geçen tanımlar mı? Bir başka husus da, tanımak ile kastedilen nedir? Vacibül Vücudun vücudunu tasdik etmek mi, yoksa mahiyetinin keyfiyetini bilmek mi? Muhakemat tabiriyle...

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

“Bu âyet-i uzmânın sırrıyla, insanın bu dünyaya gönderilmesinin hikmeti ve gayesi Hâlık-ı Kâinatı tanımak ve ona iman edip ibadet etmektir. Ve o insanın vazife-i fıtratı ve fariza-i zimmeti, mârifetullah ve iman-ı billâhtır ve iz’an ve yakîn ile vücudunu ve vahdetini tasdik etmektir.” (Şualar, Yedinci Şuâ, Mukaddime)

İnsanın bu dünyaya gönderilmesinin hikmeti ve gayesi, Allah’ı tanımak ve ona iman edip ibadet etmektir. İman ve ibadet, insanın en temel ve en farz olan bir vazifesidir.

"Fariza-i zimmet" kelime olarak mutlaka yapılması gereken vazife, zorunlu görev, mecburi hizmet gibi anlamlara geliyor ki bunun dini karşılığı farz-ı ayn oluyor. Yani insanın iman ve ibadeti terk etmesi farz bir görevi terk etmesi anlamına geliyor. Bu paragrafta geçen farz görevlerin terk edilmesi söz konusu olmadığı için bu temel farz vazifeleri vacip ve nafile şeklinde sınıflandırmak söz konusu değildir.

Özetle vacip, sünnet ve nafile gibi terimler ibadetin detay ve teferruat kısımları ile ilgilidir. İman ve ibadet gibi temel ve farz olan kısımları ile ilgili değildir.

Allah’ı tanımak varlığını ve birliğini kalp ile tasdik etmek, isim ve sıfatlarını kâinat sergisinde tefekkür edip okumak anlamındadır. Allah’ın mahiyetini bilmek zaten insan için mümkün değildir. Allah’ın zat-ı akdesi (neye benzediği gibi) hakkında düşünmek de caiz değildir.

Allah'ın mahiyetini idrak etmek insan aklı için imkânsızdır.

Biz Allah'ın mahiyetini (özünü, "nasıl olduğunu") idrak edemeyiz. Fakat onun varlığını ve birliğini, kâinattaki eserleri ve sıfatları (İlim, Kudret, İrade, Hayat, Semi', Basar, Kelam vb.) aracılığıyla biliriz. Kur'an-ı Kerim'de "Lâ ilâhe illallah" (Allah'tan başka ilah yoktur) ve "Leyse kemislihi şey'un" (bk. Şura, 42/11), (Hiçbir şey ona benzemez) gibi ayetleri, bu gerçeği açıkça ifade eder.

“Allah’ın zatını düşünmeyin, onun nimetlerin düşünün.” (Mecmau’z-Zevaid, 1/81, Kenzu’l-Ummal, h. No: 5707).

“Yaratıkları düşünün, Yaratanı(n zatını) düşünmeyin. Çünkü, onun kadrini hakkıyla takdir edemezsiniz.” (Kenzu’l-Ummal, h. No: 5706).

hadisleri bu hakikati güzelce ortaya koyar.

"Keyfiyet" (nasıl olduğu) sorusu, sınırlı ve belirlenmiş bir varlık için sorulur. Allah'ın zatı için "nasıl" sorusu anlamsızdır. Çünkü o, hiçbir şeye benzemez ve hiçbir kategoriye dahil edilemez. O, Vâcibü'l-Vücûd'dur; yani varlığı kendinden olan, var olmak için başka hiçbir şeye muhtaç olmayan mutlak varlıktır.

İslam inancına göre, Allah'ın mahiyetini araştırmaya çalışmak veya onu sınırlı insan aklıyla kavramaya kalkışmak, doğru bir yaklaşım değildir ve bid'at kabul edilir. Bunun yerine, onun isimlerini ve sıfatlarını tefekkür ederek, kâinattaki eserleri üzerinde düşünerek onu tanımak (marifetullah) esastır.

İlave bilgi için tıklayınız:

- "Mârifetullah" ne demektir, izah eder misiniz?

- "Marifetullah" ne demektir?

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 125
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

artiha

Farz ve vâcip kısmında ittibâa mecburiyet var; terkinde azap ve ikab vardır. Herkes ona ittibâa mükelleftir.

Nevâfil kısmında, emr-i istihbâbî ile, yine ehl-i iman mükelleftir; fakat terkinde azap ve ikab yoktur. Fiilinde ve ittibâında azîm sevaplar var. Ve tağyir ve tebdili bid’a ve dalâlettir ve büyük hatadır.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...