İntizam, Allah'ın varlık ve birlik delillerinden midir, nasıl?
Değerli Kardeşimiz;
"Hem hava, su, nur, ateş, toprak gibi hiçbir unsur yoktur ki, şuursuzluklarıyla beraber şuurkârâne, mükemmel vazifeleri görmesiyle; basit ve istilâ edici, intizamsız, her yere dağılmakla beraber, gayet muntazam ve mütenevvi meyveleri ve mahsulleri hazine-i gaybdan getirmesiyle, Senin birliğine ve varlığına şehadeti bulunmasın." (Şualar, Üçüncü Şuâ, Münâcât)
Sınıfa giren öğretmen, tahtada, gelişigüzel çizilmiş bazı çizgileri görse, “bunu kim çizdi?” diye sorar. Öğrenciler; "Öğretmenim, bunlar gelişi güzel çizgilerdir, kendi kendilerine olmuşlardır" diyebilirler mi? Deseler de öğretmen buna inanır mı?
İntizamsız bir fiil, bir faile delalet eder ise, intizamlı, hikmetli ve çok manalı bir fiil, nasıl bir faile delalet etmesin?!. Zira intizamlı bir fiilin ancak ve ancak bir ilim, irade ve kudretin neticesi olabileceği bedihidir. Her fiilin bir faili, her eserin bir ustası vardır.
Bütün kâinatın her tarafı intizamlı fiillerle kuşatılmıştır. Bütün bu fiiller, hem failin varlığını hem de birliğiyle birlikte birçok sıfatını ispat eden delillerdir.
Cenab-ı Hak, bu kâinatı ve içindeki mevcudatı pek bedi’ ve garip bir tarzda yaratmış, onlara pek mükemmel bir nizam vermiştir. Dünya yaratıldığından beri gecenin ve gündüzün kısalığı ve uzunluğu aynıdır. Bütün kâinat nizam ve intizam içerisindedir.
“Hem her biri birer mizan içindeki bütün intizamlı mevcudat ve her biri birer intizam içindeki bütün mîzanlı ve ölçülü hey'at, yine o ilm-i muhite işaret eder. Çünkü: İntizam ile iş görmek, ilim ile olur. Hem bütün inayetler, tezyinatlar o ilme işaret eder. Ölçü ile tartı ile san'atkârâne yapan; elbette kuvvetli bir ilme istinaden yapar. Hem bütün mevcudatta görünen muntazam miktarlar, hikmet ve maslahata göre biçilmiş şekiller, bir kazanın düsturiyle ve kaderin pergâriyle tanzim edilmiş gibi meyvedar vaziyetler ve hey'etler, bir ilm-i muhiti gösteriyor." (Mektubat, 20. Mektub)
Üstad Hazretleri “Kader ilim nev’indendir” buyurur. Cenab-ı Hak her mahlûkun her şeyini, her hususiyetini ilim ve hikmetiyle en mükemmel şekilde takdir etmiş ve onu göre yaratmıştır. Kendi vücudumuza bakalım: Her organın büyüklüğü, yeri, vazifesi en hikmetli şekilde takdir edilmiştir. Bu mükemmel takdir hassas bir mizana dayanmaktadır. Bu mizan İlâhî hikmettir. Hikmet, bir şeyin nasıl olmasını gerektiriyorsa kudret onu öylece yaratıyor. Bu hakikatin de sonsuz misalleri vardır. Bütün fennî ilimler hep bu mizan ve intizamın tercümanlığını yapmaktadır.
İlim adamları bir insanda yüz trilyon hücre ve her bir hücrede de yüz trilyon atom olduğunu söylüyor. Bu atomlardan birinin maliki, mutasarrıfı, nâzımı kim ise hücrenin yaratıcısı da O’dur. Hücre kimin mahlûku ise organ O’nun, organ kimin ise canlı O’nun, canlı kimin ise o canlının türü de O’nundur.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü