"İsm-i Cemîl ve Kerîmin bir cilvesi olan fiil-i tezyin ve ihsan; ve ism-i Rab ve Rahîmin bir cilvesi olan fiil-i terbiye ve in’âm, bu daire-i âzam-ı âlemde, herbiri birtek hakikat ve birtek fiil olduklarından,.." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Kâinatta her bir fiil, bir hakikate dayanıyor.
“Hakikî hakaik-i eşya, esmâ-i İlâhiyedir. Mahiyet-i eşya ise, o hakaikin gölgeleridir.” (Sözler)
Eşyanın kendileri gibi hâdiseler de esmâ-i İlahiyeye dayanmaktadır ve onların tecellileridir.
O zaman kâinattaki her bir fiil ve icraatın temelinde ve arka planında bir veya daha fazla isim hükmediyor demektir. İşte Üstad Hazretleri burada bu hakikate işaret ediyor.
Mesela; kâinattaki tezyin fiili, yani her şeyin harika bir güzellikte yaratılması, Allah’ın Müzeyyin ismine ve Cemil ismine dayanıyor. Yine kâinattaki nihayetsiz ikram ve ihsan fiilleri, Allah’ın Kerim, Mün’im, Muhsin gibi çok esmâsına dayanıyor. Bütün canlıların terbiyesi, beslenip büyütülme fiilleri, Allah’ın Rab isminin bir tecellisidir.
Bütün bu fiiller ve bu fiillerin dayandığı isimler, Allah’ın ezelî, ebedî ve bir tek olan Zat-ı Akdesine işaret edip ispat ediyor. Yani fiil isme, isim de Zata işaret edip ispat ediyor. Kâinatta bu fiillerin haddi hesabı yoktur. Bu da Allah’ın varlığına ve birliğine işaret eden delil ve burhanların çokluğuna işaret ediyor.
Üstad Hazretleri bu hakikati şu şekilde özetliyor:
"İşte, bütün âlemdeki âsâr-ı san'at ve bütün mahlûkat, herbiri birer eser-i mükemmel olduğundan, herbiri bir fiile; ve fiil ise isme; isim ise vasfa; ve vasıf ise şe'ne; ve şe'n ise zâta şehadet ettikleri için, masnuat adedince, birtek Sâni-i Zülcelâlin vücub-u vücuduna şehadet ve ehadiyetine işaret ettikleri gibi, heyet-i mecmuasıyla, silsile-i mahlûkat kadar kuvvetli bir tarzda bir mirac-ı marifettir. Hiçbir cihette içine şüphe girmeyen müteselsil bir burhan-ı hakikattir."(1)
(1) bk. Sözler, Otuz Üçüncü Söz On Sekizinci Pencere.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü