"İşte ey insan! Eğer yalnız ona abd olsan, bütün mahlukat üstünde bir mevki kazanırsın. Eğer ubudiyetten istinkâf etsen, âciz mahlukata zelil bir abd olursun..." Devamıyla izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Mabudiyete layık ancak Allah’tır. Bu hakikatten yüz çeviren insan “âciz mahlukata zelil bir abd” olmakla esfel-i safilîne düşer. Enaniyetine ve iktidarına güvenir ve böylece kibir yolunu tutar. Bir tek organını hareket ettirmesinin bile bütün bir kâinatın yardımıyla gerçekleştiğinden gaflet ederek, her işi kendi iradesi ve gücüyle yapma davasına kalkışır... İçine çektiği havadan, üzerinde yürüdüğü yer küresine kadar her şeyin Allah’ın mülkü olduğunu unutur.
"Âciz mahlukata kul olmak", Allah’a karşı yapılması gereken şükür, minnettarlık, medih ve senayı o âciz varlıklara yönlendirmek, kendisine ihsan edilen bütün nimetleri onlardan bilmek, demektir.
Kışın yapraklarını dökmüş, sefil ve perişan bir hâlde bekleyen bir meyve ağacını bahara ulaştıran, onun imdadına yağmuru gönderen Allah’tan gaflet ederek, meyveleri ağacın yaptığı vehmine kapılan ve onu medih ve sena eden insan, sanki o ağacı Rezzak olarak kabullenmiş ve ona kul olmuş gibi olur.
Sebeplerin eliyle bize gönderilen her türlü nimet ve ihsanı o sebeplerden bilmek, onlara kul olmak demektir. İnsan kendisine verilen iradeyi doğru kullanmasının ötesinde bir şey yapıyor değildir. Bundan sonrasını Allah’ın kendisine ihsan ettiği kuvveti kullanarak ve bütün bir kâinatın da yardımıyla başarabilmektedir. İnsanın bu noktada “arı ve karıncadan daha aşağı, örümcek ve sinekten daha zayıf” olduğunu, Mesnevî-i Nuriye’deki şu ifadeler çok güzel ortaya koyar:
“Esbab içerisinde en eşref, en kuvvetli bir ihtiyar sahibi insan iken, ef’âl-i ihtiyariye namıyla kendisine mal zannettiği efâlin ekl, şürb gibi en adi bir fiilin husulünde, yüz cüz’ünden ancak bir cüz’ü insana aittir.”
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Davaya sapmak hangi manada kullanılmış?
Bilgi almak için tıklayınız.
Eğer ubudiyetten istinkaf etsen âciz mahlukata zelil bir abd olursun. Bunu biraz detaylandirabilir misniz?
Ubudiyet yani kulluk Allah’a iman edip Onun emir ve yasaklarına itaat etmek anlamına geliyor.
İnsan şayet iman ve itaati terk ederse herşeye dilencilik etmeye her şeyden korkmaya mahkum olur.
İnsan herşeye muhtaç bir şekilde yaratılmış olduğu gibi her şeyde insanın hayatını tehdit eden bir düşman gibidir.
Mesela içinde yaşamış olduğumuz dünyanın bir sahibi bir maliki bir müdebbiri yok dünya tesadüfen hareket edip ilerliyor ise dünyanın her an bir gezegene çarpması mukadderdir bu düşünce insanı ürkütür ve korkutur bunun gibi sayısız muhtemel düşmanlar insan hayatını tehdit diyor. Deprem, sel, kıtlık, yangın, heyelan, hastalık, salgın vesaire de cabası.
Bu kadar ağır tehditler altında insanın huzurlu ve mutlu olması mümkün değildir. Ama herşeyin sahibi her şeyin dizgin ve idaresi elinde olan sonsuz merhametli bir Allah’a iman edip tevekkül ederse o zaman bütün bu tehditler gider yerine huzur ve sükunet gelir.
Çünkü Allah’a iman eden kul anlar ki bu kainatın muazzam ve mükemmel bir sahibi bir yaradanı her işi her an çekip çeviren mutlak adalet ve hikmet sahibi müdebbiri var der Ona güvenir Ona teslim olur ve bütün mümkün ve muhtemel düşmanlardan ve onların tehdit ve korkularından emin olur.
Ayrıca Allah’ın bütün ihtiyaçlarını karşıladığını kainata ve sebeplere dilencilik etmek zorunda olmadığını idrak eder her şeye değil bir tek Allah’a muhtaç olduğunun şuuruna varıp tam bir huzur ve itminan kazanır. Yani bütün kainata tek tek kulluk etmekten kurtulup tek bir Allah’a kul olarak mutlak huzura ve saadete erişir.