"İşte insan, Cenab-ı Hakk'ın böyle antika bir sanatıdır ve en nazik ve nazenin bir mucize-i kudretidir ki, insanı bütün esmasının cilvesine mazhar ve nakışlarına medar ve kâinata bir misal-i musağğar suretinde yaratmıştır. " cümlesini açıklar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
Üstad Hazretleri, Risale-i Nur’un “Kur’anın manevi bir tefsiri” olduğunu beyan ediyor. Bu Risalenin başında yer alan ilk ayet-i kerimede insanın ahsen-i takvimde yaratıldığı haber veriliyor. Ahsen-i takvimin ne olduğunu Üstad Hazretleri meal tarzında vermek yerine, bu risalenin on ayrı bahsine serpiştirmiş bulunuyor. Risaleye konu olan ayet-i kerimelerin manevi tefsiri bu on bahiste çeşitli cihetleriyle çok açık, geniş ve mükemmel olarak ortaya konuluyor.
İşte bu cümlede de ahsen-i takvimin tefsiri yapılmış oluyor. Şöyle ki;
Her varlık, Allah’ın bir sanat eseri olmakla birlikte, insan için “antika bir sanat” ifadesinin kullanılmasıyla, onun diğer sanat eserlerinden üstünlüğüne işaret edilmiştir. Zira her mahluk Allah’ın bir kudret mucizesi olduğu hâlde insan için “en nazik ve nazenin bir mucize-i kudretidir” denilmekle hem ondaki sanat inceliklerine, hem de başka varlıkların, âdeta onun nazıyla oynar gibi, onun hizmetinde bulunmalarına dikkat çekilmiştir.
Bu iki noktanın hemen arkasından ahsen-i takvimin çok ehemmiyetli bir cihetine yer verilmiş ve insanın “bütün ilahi isimlerin cilvesine mazhar” olduğu ifade edilmiştir.
Allah’ın her ismi güzeldir. Bir varlıkta bu güzel isimler ne kadar fazla tecelli eder ve kendini ne kadar parlak olarak gösterirse, o varlık diğerlerinden o kadar üstün olur. Mesela, cansız varlıklarda Allah’ın Hâlık, Malik, Sani’ gibi birkaç ismi tecelli eder. Rezzak, Basir, Semi’, Şâfi gibi isimler bu varlıklarda tecelli etmediğinden, onlar canlı varlıklardan daha aşağı mertebede kalırlar.
İnsan, kendisinde bütün ilahi isimlerin tecelli etmesiyle meleklerden daha üstün bir mahiyete sahip olmuştur. Meleklerde Rezzak, Şâfi, Ğaffar, Tevvab gibi isimler tecelli etmez. Buna göre ahsen-i takvimin bir mânâsı da, insanda bütün isimlerin tecelli etmiş olmalarıdır.
Devamında “nakışlarına medar” ifadesi geçiyor. Medar, devir edilen yer, dönülen mekân demek ise de burada mecazi olarak şu mana için zikredilmiş oluyor: İlahi isimlerin nakışları insanda kendini gösteriyor.
İnsanın ahsen-i takvimde yaratılmış olmasının üçüncü bir yönü olarak, onun “kâinata bir misal-i musağğar” olduğuna dikkat çekiliyor. Misal-i musağğar, küçültülmüş misal demek olup, kâinattaki bütün âlemlerin insanda küçük ölçüde temsil edildiklerini ifade eder.
"Mahiyet-i insaniye, şu kâinatın bir misal-i musağğarı olduğundan, âdeta âlemde ne varsa insanda nümunesi vardır."(1)
Bu konu Nur’un birçok dersinde işlenmiş ve insan hafızasının levh-i mahfuzdan, hayalinin âlem-i misâlden, kemiklerinin taşlardan, etlerinin topraktan, vücudundaki muhtelif akıntıların nehirlerden haber verdikleri, onların küçük misâlleri oldukları ifade edilmiştir.
İnsan bedeninde yer alan elementler de, dış âlemde vazife yapan elementler âleminden birer küçük nümûne gibidirler. Meselâ, insan bedeninde bulunun dört gram kadar demir, dünyadaki bütün demir madenlerinin bir küçük misâlidir.
1) bk. Sözler, Yirmi İkinci Söz, Haşiye-3.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü