"İyyake nabüdü" hitabına nasıl terakki edilir ve bu ifade nasıl terakkinin vesilesi oluyor?
Değerli Kardeşimiz;
Bu mana namazda, Fatiha sûresini okurken her mü’min için farklı derecelerde de olsa gerçekleşir. Üstadımız, “iyyake na’büdü”ye kadar gaibane bir hitap yapıldığını, "iyyake na’büde" ile gaibaneden hâzıraneye terakki edildiğini nazara verir. Şöyle ki:
"Elhamdülillah diyen bir mü’min, bütün medih ve senânın ancak Allah’a ait oluğunu ifade etmiş olur.”
"Rabbülâlemin" derken, Allah’ın bütün âlemleri terbiye eden terbiyesini düşünür. Terbiye, bir şeyin kademeli olarak terakki ettirilip son haline getirilmesi demektir. Bu varlık âlemi, ilk mahlûk olan nur-u Muhammedîden safha safha terakki ettirilerek bu hâle gelmiş; aynı terbiye fiiliyle insan önceleri bir damla su iken şu hazır halini almış, çekirdekler ağaç, yumurtalar kuş olmuşlar.
Bunu düşünen bir mü’min, bütün hamd ve senanın ancak Allah’a ait olacağı inancını daha da pekiştirmiş olur. Yani bu âyet, bir önceki âyetin delili olmuş olur.
Allah, Rahmân ve Rahîm olduğu gibi Malikiyevmiddin’dir de. Din gününün, âhiretin yegâne hâkimi ve sahibi ancak O’dur.
Bu gaybî düşüncelerini tamamlayan insan hitap makamına erer, “İyyake na’büdü ve iyyake nestein” (ancak sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz.) der.
Mü’min bu hitaba başlarken sanki şöyle demiş olur:
Mademki bütün medih ve sena sana aittir, mademki sen bütün âlemlerin Rabbisin, Rahmân ve Rahîmsin, âhiretin sahibisin, o halde ben senden başka kimseye ibadet etmem, senden başka kimseden medet dilemem!..
Öyle ise her varlık sana itaat ve ibadet ettiği gibi, biz de yalnız sana ibadet ederiz. Her varlığın bütün ihtiyaçlarını gören sensin. Biz de yalnız senden yardım dileriz.
İnsan namazını tek başına da kılsa; “Ancak sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz.” der. “Biz” hitabını, mânen arkasına aldığı üç ayrı cemaat namına söyler. Bu da ayrı bir terakkidir.
Üstadımız bu cemaatleri şöyle nazara verir:
“Cem' sîgasıyla zikredilen na’büdü deki zamir, üç taifeye işarettir.
Birincisi: İnsanın vücudundaki bütün a'za ve zerrata raci'dir ki, bu itibarla şükr-ü örfîyi eda etmiş olur.
İkincisi: Bütün ehl-i tevhidin cemaatlerine aittir. Bu cihetle şeriata itaat etmiş olur.
Üçüncüsü: Kâinatın ihtiva ettiği mevcudata işarettir. Bu itibarla, şeriat-ı fıtriye-i kübraya tâbi' olarak hayret ve muhabbetle kudret ve azametin arşı altında sâcid ve âbid olmuş olur.”(1)
Demek oluyor ki, insanın bütün organları, hücreleri, atomları kendilerine verilen görevi eksiksiz olarak yerine getirmekle bir ibadet halindedirler. Nitekim Nur Külliyatında, “İnsanın bir ferdinde bir cemaat-i mükellefîn” bulunur denilerek bu cemaate dikkat çekilmektedir. İkinci cemaat bütün mü’minler, üçüncüsü ise bütün varlık âlemidir.
(1) bk. İşarâtü’l-İ’caz, Fatiha Sûresi.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü