"Kadınların saadet-i uhreviyesi gibi saadet-i dünyeviyeleri de ... Rusya'da o biçare taifenin ne hale girdiğini işitiyorsunuz." Rusya'da neler olmuş?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Kadınların saadet-i uhreviyesi gibi saadet-i dünyeviyeleri de ve fıtratlarındaki ulvî seciyeleri de bozulmaktan kurtulmanın çare-i yegânesi, daire-i İslâmiyedeki terbiye-i diniyeden başka yoktur."

Kadınlar hem dünya hayatında hem de ahiret hayatında mutlu ve mesut olmak ve fıtratlarının bozulmamasını istiyorlarsa, İslam dairesinde kalıp dinin emir ve yasaklarına uymaları gerekiyor.

“Daire-i İslâmiyedeki terbiye-i diniyeden” maksat İslam’ın emirlerine uymak yasaklarından kaçmak, onun ulvî hasletlerini hayatımıza tatbik etmektir.

Mesela tesettüre riayet etmek, iffeti ve edebi korumak, farzları yapmak İslam dini ile terbiye olmaktır.

"Rusya'da o biçare taifenin ne hale girdiğini işitiyorsunuz."(1)

Rusya'da dinsiz olan komünist rejim aile hayatını ve iffeti bitirdiği için, kadınlar ucuz bir meta derecesine düşmüş, ahlaksızlığın basit bir vasıtası haline gelmişler. Fuhşiyat öyle bir dereceye gelmiş ki, kadın erkek beraber hamamlara gitmeye başlamışlar.

Üstad Hazretleri bu hakikati şu şekilde tasvir ediyor:

"Rivayette var ki, 'Âhir zamanda bir erkek kırk kadına nezaret eder.' "

"Allahu a'lem bissavab, bunun iki tevili var:

"Birisi: O zamanda meşru nikâh azalır veya Rusya'daki gibi kalkar. Bir tek kadına bağlanmaktan kaçıp başıboş kalan, kırk bedbaht kadınlara çoban olur."

"Allahu a'lem bissavab, bunun bir tevili şudur ki: O fitneler nefisleri kendilerine çeker, meftun eder. İnsanlar ihtiyarlarıyla, belki zevkle irtikâp ederler. Meselâ, Rusya'da hamamlarda kadın-erkek beraber çıplak girerler. Ve kadın, kendi güzelliklerini göstermeye fıtraten çok meyyal olmasından, seve seve o fitneye atılır, baştan çıkar. Ve fıtraten cemalperest erkekler dahi, nefsine mağlûp olup o ateşe sarhoşâne bir sürurla düşer, yanar. İşte dans ve tiyatro gibi o zamanın lehviyatları ve kebairleri ve bid'aları, birer câzibedarlıkla pervane gibi nefisperestleri etrafına toplar, sersem eder. Yoksa, cebr-i mutlakla olsa ihtiyar kalmaz, günah dahi olmaz."(2)

Dipnotlar:

(1) bk. Lem'alar, Yirmi Dördüncü Lem'a.
(2) bk. Şualar, Beşinci Şua

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

Hercümerc_

Burada geçen terbiye-i diniye nedir ? Ailede verilmezse sonradan kazanılabilir mi ? Bu seciyenin biz de inkişaf etmesi için neler yapılmalı?

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editor (Muaz)

“Terbiye-i diniye” tabiri dinin kaide ve kurallarına riayet etme, özümseme, benimseme ve hayatını bu kaidelere göre yaşama anlamına geliyor.

Terbiyenin en önemli ve en etkili evresi ise çocukluk evresidir bu evrede çocuk dini bir terbiye ile eğitilirse ileride dini yaşaması ve özümsemesi daha kolay hale gelecektir. Bu sebeple Müslüman anne ve babalar çocuklarını dini bir terbiye ile yetiştirmek zorundadır bu hayatlarının en mühim bir vazifesidir.

Dinin anlama, özümseme, kabullenme kuvvetli bir iman tahkiki bir hidayet ile daha sonraki yaşlarda da olabilir ama çocukluk evresi kadar değerli ve etkili olamaz. Bu sebeple çocukluk evresinde ki dini terbiye çok değerli çok önemlidir.

Üstadımız bu gerçeğe şu şekilde işaret ediyor:

"Seksen bin zatlardan ders aldığım halde, kasem ediyorum ki, en esaslı ve sarsılmaz ve her vakit bana dersini tazeler gibi, merhum validemden aldığım telkinat ve mânevî derslerdir ki, fıtratımda, maddî vücudumda çekirdekler hükmünde yerleşmiş."

Çocuk doğduğunda beyaz bir kâğıt gibidir. O kâğıda ilk olarak neler yazılırsa, sonraki yazılar onun üstüne bina olur. İnsana verilen ilk terbiye ve eğitim, sonradan verilecek olanlara bir temel teşkil edecektir. Bu yüzden, insanın mizacının ve karakterinin oluşmasında ilk terbiye ve talim çok ehemmiyetlidir.

İnsana ilk terbiyeyi ve talimi verecek olan da anne ve babadır. Annenin, evladına olan ilk telkin ve terbiyesi, çocuğun hayatı boyunca bir rehberi olacaktır. Bu yüzden, anne ve babaya büyük sorumluluklar düşüyor. Üstad Hazretleri burada; minik bir yavrunun temiz zihnine, basit ve sade bir tarz ile telkin edilen Allah ve ahiret inancının ne kadar güzel ve tesirli bir esas olduğuna işaret etmektedir.

İbn Abbas’tan şöyle bir hadis rivayet edilmiştir:

“Çocukken öğrenilen ilim taşa nakşetmek / yazı kazımak gibidir. Yaşlıyken öğrenilen ilim ise suya yazmak gibidir.” el-Camiu’s-sağir, 1/254; Kenzu’l-Ummal, h. No: 2759)

Bizim kabiliyet ve seciyelerimizi inkişaf ettirmemizin en kolay ve hızlı yolu bu zamanda Risale-i Nurun tahkiki iman dersleri ile çokça meşgul olmak ve iman hizmetinde aktif bir şekilde çalışmaktır.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...