"Kadîr-i Zülcelâli ve’l-Cemâl, elbette, bilâşek velâ şüphe, koca semâvâta münasip, isyansız ve daima ubudiyette olan sekeneleri ve ruhanîleri yaratmış,.." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Meleklerin de hayvanat ve nebatat gibi birbirinden farklı nevileri (çeşitleri) olduğu ifade ediliyor.
Yirmi Dördüncü Söz'de şöyle izahı yapılmaktadır:
"Meleklerin bir kısmı âbiddirler, diğer bir kısmının ubûdiyetleri ameldedir. Melâike-i arzıyenin amele kısmı bir nevi insan gibidir. Tâbir câiz ise, bir nevi çobanlık ederler, bir nevi de çiftçilik ederler.
Yani, rûy-i zemin umumi bir mezraadır; içindeki bütün hayvanâtın tâifelerine Halık-ı Zülcelâlin emriyle, izniyle, hesâbiyle, havl ve kudretiyle bir melek-i müekkel nezâret eder. Ondan daha küçük herbir nevi hayvanâta mahsus, bir nevi çobanlık edecek bir melâike-i müekkel var.
Hem de, rûy-i zemin bir tarladır; umum nebâtât onun içinde ekilir. Umumuna Cenâb-ı Hakkın nâmiyle, kuvvetiyle nezâret edecek müekkel bir melek vardır. Ondan daha aşağı, bir melek bir tâife-i mahsusaya nezâret etmekle Cenâb-ı Hakka ibâdet ve tesbih eden melekler var. Rezzâkıyet arşının hamelesinden olan Hazret-i Mîkâil Aleyhisselâm şunların en büyük nâzırlarıdır." (1)
Melâike, hem “elçi”, hem de “kuvvet” mânasına gelir. Nuranî ve lâtif cisimlerdir. Muhtelif şekillere girebilirler. Vazifeleri sadece tesbih ve ibadet olan melekler olduğu gibi, dünyanın işlerini gören melekler de vardır.
Meleklerin kuvvet sahibi olduklarına ve bu kuvvetleriyle iş gördüklerine delil olarak, Arşı ve Kürsi’yi taşımaları, İsrafil’in (as.) sûra üflemesiyle göklerde ve yerde olan herkesin ölmesi, Cebrail’in (as.) Lût kavminin dağlarını ve beldelerini yerinden sökmesi gösterilmektedir.
Meleklerin büyük bir kısmı daima Hakk’ı zikretmekte, teshih ve hamd etmektedirler. Diğer kısmının ise “ubûdiyetleri ameldedir”, yani kendilerine emredilen vazifeyi yerine getirmekle ibadetlerini yapmış olurlar.
Meleklerin nevileri nihayetsizdir. Zira bu kâinatta, bilhassa yeryüzü meşherinde Cenâb-ı Hakk’ın, birbirinden farklı, birbirinden güzel ve san’atlı sonsuz eserleri teşhir edilmektedir. İnsanların ve cinlerin bu sonsuz eserleri temaşa etmeleri kâfi gelmiyor. Bu vazifeyi ancak, nihayetsiz melaike envâı yapabilir.
Üstadımızın ifade ettiği gibi, bir yağmur tanesine müekkel olan melek, arşa müekkel meleğin cinsinden değildir.
Kâinatın bir küçük misali olan insan üzerinde konuşacak olursak, onun her bir uzvu ayrı bir san’at mu’cizesidir. İnsan bedenini anlamak için birbirinden farklı ilim dalları teşekkül ettiği gibi, o uzuvlardaki san’at inceliklerine karşı tesbih, tekbir ve hamd ile mukabele edecek melekler de birbirinden farklı olacaktır. İnsanın tüm bedenine müekkel bir melek olduğu gibi, her bir uzvuna, belki her bir hücresine müekkel melekler de bulunacaktır.
Metinden naklettiğimiz kısımda da, yeryüzünün tümüne müekkel bir melek olduğu gibi, her bir canlı nev’ine müekkel meleklerin de bulunduğu beyan edilmiştir.
Üstad'ın bu ifadelerinden anlaşıldığı gibi, meleklerin vazifeleri sadece memur oldukları nev’ideki rububiyet tecellilerini temaşa ve mütalaa etmekle kalmıyor, ayrıca o nev’in bütün fertlerinin ihtiyarî fiillerinde onlara, ilham yoluyla, bir bakıma yol göstermiş oluyorlar. Burada söz konusu olan, insanların ihtiyarî fiillerinden ziyade hayvanların faaliyetleridir. Hayvanlarda da küçük mikyasta bir ihtiyar vardır. Yanına yaklaştığınız bir kuşun uçarak sizden uzaklaşması bir ihtiyar ile gerçekleşir. O kuşta akıl olmadığına göre, bu ihtiyar akıl yoluyla verilmiş bir karara dayanmaz. Arının ilhama en ileri bir mânada mazhar olması gibi, bu kuş da aynı ilham ile düşmanını hissetmiş, uçarak ondan uzaklaşmıştır.
(1) bk. Sözler, Yirmi Dördüncü Söz.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü