Kalbin vahşet-i mutlakadan kurtulmasını, ruhun hüzn-ü elimden selamet bulmasını nasıl anlayabiliriz? Burada ruh ile kalp ayrı birer latife olarak mı zikrediliyor?
Değerli Kardeşimiz;
"Ve öyle bir nokta-i istinad bulur ki, bütün a’dâsının şerrinden emin edecek bir kudret-i mutlakanın sahibi olan kendi Mâbudunu ve Hâlıkını bildirir ve tanıttırır, sahibini gösterir, mâliki kim olduğunu irâe eder. Ve o irâe ile kalbi vahşet-i mutlakadan ve ruhu hüzn-ü elîmden kurtarıp, ebedî bir ferahı, daimî bir süruru temin eder." (Mektubat, Yirminci Mektup, Birinci Makam)
Ayet-i kerimede semada ve yerde olan her şeyin Allah’ı tesbih ettiği haber verilmektedir. Zira her şey Allah’ın mülkü ve onun askerleridir. Allah her yerde ilim ve kudretiyle hazır ve nazırdır. Bu hakikate kemaliyle iman eden bir kimse için, dehşet ve kimsesizlik söz konusu olmaz. Kendisini “kâinat mescid-i kebirinde” her şey ile birlikte ibadet ve tesbih eder bir vaziyette gören bir insan büyük bir huzur ve saadet vesilesine kavuşmuş demektir. Her şey gibi her hadisenin de Allah’ın takdiriyle ve yaratmasıyla vuku bulduğunu bilen bu bahtiyar kul, hastalıkları günahlara kefaret, ölümü bu dünyadan daha güzel bir âleme kavuşma olarak gördüğünden kalp âleminde hüzn-ü elimden de halas bulur.
Sualin ikinci şıkkına gelince; İşaratü'l-İ'caz’da şöyle buyurulur:
"Kalbden maksat, sanevberî (çam kozalağı) gibi bir et parçası değildir. Ancak, bir lâtife-i Rabbaniyedir ki, mazhar-ı hissiyatı vicdan, mâkes-i efkârı dimağdır." (İşaratü'l-İ'caz, Bakara Suresi 7. Ayet)
İnsan denilince ruh ve beden birlikte kastedilir. Bedenin organları olduğu gibi ruhun da latifeleri, yani aklı, hafızası, duyguları, hissiyatı vardır. Ancak, ruhun latifeleri bedenin organlarından şu noktada tamamen ayrılır: Organların ayrı vücutları olmasına rağmen, ruhtaki latifelerin müstakil varlıkları yoktur. Zira ruh basittir, terkib değildir, ondaki bütün duygular ve latifeler bir tek şeydir. Bu noktadan bakıldığında ruhla kalbin aynı şeyin ayrı cihetleri olduğu anlaşılır. Yani, ruhun inanma ciheti kalp, anlaması akıl ile hissiyatı vicdan ile gerçekleşir.
Yani ruhumuzla bedenimizi kıyaslasak -fakat ruhun basitliği ve bedenin terkip hâlinde oluşu karıştırılmasın- beden ve ruh birbirini karşılarken, bedende bulunan uzuvlar gibi ruhta da hissiyatlar ve latifeler mevcuttur.
İlave ilgi için tıklayınız:
- Hayatın fenâsını düşünüp hüzne düşmek" ne anlama gelmektedir?
- Sorularla Yirminci Mektup, 2. Bölüm.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü