"Melaike ve ruhların ve ruhaniyatın vücut ve ubudiyetlerine şehadet eden deliller, dolayısıyla ahiretin vücuduna dahi delalet ederler." Ubudiyetlerinin âhirete delaletini izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Mesela, insanın sesi ve konuşması nasıl onun varlığına işaret eden kuvvetli bir delil ve vesika ise, aynı şekilde insanın namaz kılması, zikir yapması gibi ibadetler de varlığının kuvvetli birer delili ve ispatı hükmündedir. Zira insanın yaratılışı sadece bu dünyadaki varlığına değil, ibadet için yaratılmış olması da bunu yapan veya yapmayanlara karşılık verileceği bir yerin varlığını göstermektedir.
Benzer bir durum melekler için de geçerlidir. Yani meleklerin varlıkları, ibadetleri de zımnen ahiretin varlığına işaret eden kuvvetli birer vesika hükmündedirler. Çünkü meleklerin bu dünyada yaptıkları işler ve ibadetler ne ise, aynısını ebedî âlemde de yine yapacaklardır. Onların zikirlerinin, hamdlerinin, secdelerinin…hikmeti, bu dünyayla bitmiyor ki, kıyamet ile son bulsun. Allah Baki'dir ve ibadete layıktır. Öyleyse ona yapılan ibadet, zikir, tesbih ve hamdler de ebedî ve bakî olmak lazımdır. Şuurlu veya şuursuz bütün varlıkların yaptıkları ibadet, tesbih ve zikirler, sadece bu fani dünya ile sınırlı olması elbette düşünülemez.
"Evet, ebedînin sâdık dostu ebedî olacak. Ve bakinin ayine-i zîşuuru baki olmak lazım gelir." (Şualar, Üçüncü Şua.)
Bu ifade bile yapılan ibadetlerin ahirete şehadet ettiklerini gösteren başlı başına bir levha hükmündedir.
"Ebedînin sadık dostu", başta peygamberler olmak üzere, sıddıklar ve bütün salih kullardır. Kâinatın yaratılış sebebi Resul-i Ekrem Efendimizin (asm) eşsiz kulluğu ve ibadetidir. Şayet başta Habib-i Kibriya Efendimiz (asm) olmak üzere diğer bütün peygamberler, evliya, asfiya, mürşid, müceddid ve mü’minler olmasaydı kâinatın ve insanın yaratılması hikmetsiz ve abes olacağından, ahiretin de kurulması gerekmeyecekti. Bu yüzden, iman ve ibadetteki sadakat hem kâinatın hem de ahiretin sebeb-i vücududur. Diğer sadık olmayan mahlûkat bile bu sadakatin hürmetine yaratılıp bekaya mazhar oluyorlar.
Hem, kendisine müthiş bir sadakat ile iltica etmiş kullarını geri çevirip yokluğa mahkûm etmek, sonsuz cemal ve şefkat ile bağdaşmaz. Yani sadakat, varlığın çimentosu gibidir. Bu sadakat çimentosu olmasa idi, varlık binası başımıza yıkılırdı.
İnsanların tamamı, hiçbir peygamberin sözünü dinlemeyerek cehennemlik olsalardı bile, kâinatın yaratılış gayesi olan iman ve ibadet vazifesini en mükemmel şekilde yerine getiren, ubudiyet vazifesini en üstün mânasıyla ifa eden Resul-i Ekrem Efendimiz (asm) için bir saadet yurdu yaratılırdı.
Hikmet böyle iktiza ettiği gibi, Allah Resulü (asm.) de ebedî saadeti Rabbinden istemiş, bütün ümmetinin o saadete nail olmaları için yalvarmıştır. O halde, O’nun duası neticesiz kalmayacak ve ebedî saadet diyarı açılacaktır. Hikmet böyle gerektirdiği içindir ki, ahiret yurdu yaratılmış bulunmaktadır.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü