"Mesleğimiz tarikat olmadığı, belki hakikat olduğu için" ifadesinde sanki tarikat hakikat değilmiş gibi bir mana çıkıyor, nasıl anlamalıyız?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Buradaki "hakikat" tabirinden kastedilen mana, iman hakikatlerinin ve İslâmi meselelerin tahkiki bir surette anlatılması ve kabul edilmesidir. Yani hakikat tabiri Risale-i Nur mesleği için kullanılmış hususi tabirdir, yoksa insanların anladığı manada doğru ve hak olup başka meslek ve meşreplerin yanlış ve batıl olduğu demek değildir. Tarikat bir meslek olup hakikat ise başka bir mesleğin ismidir. Meseleye bu şekilde bakmak gerekir.

Hakikat mesleği tarikat berzahına girmeden iman hakikatlerinin doğrudan tahkiki bir surette inkişaf ettirilmesi mesleğidir. Zira tarikatın terbiye metotları hem uzun hem de meşakkatlidir. Bu zaman ve zemin böyle bir tarz ve metoda müsait değildir. Bu zaman insanının riyazet ve çile gibi ağır terbiye metotları ile uzun bir seyrüsülükten sonra hakikatlere ulaşması çok zordur.

“Neden ve niçinlerle” genç dimağların karıştırıldığı, şüphe ve tereddütlerin artırıldığı bu zamanda, bilhassa yüksek tahsil gençliğinin problemlerini, onlara zikir yaptırma ve tesbih çektirme yoluyla çözmek imkânsız gibidir. İman konusunda bocalayan, sefahete düşmüş, günahlarla ruhu kirlenmiş bir genci, bir mürşide bağlamak ve onun emirlerine kayıtsız şartsız uyar hale getirmek çok zor olduğu için, bu zamanın irşad tarzı, insanlara “hem aklı ikna, hem de kalbi tatmin edecek” marifet dersleri vermektir. Risale-i Nur bu vazifeyi en mükemmel şekilde yapmaktadır.

Risale-i Nur'un hedefi, sarsılma tehlikesine maruz taklidî imanları tahkikî hale getirmek, sadece akılda bırakmayıp kalbe, sırra da mal ederek şeytanın el uzatamayacağı derinliklere yerleştirmektir.

Risale-i Nur mesleği, tarikat berzahına girmeden hakikatleri doğrudan kalblere yerleştirmesi yönüyle sahabe mesleğine benzemektedir. Bu zamanda insanların ekserisi dinsiz felsefe sebebi ile iman ve salih amel noktasında büyük yara almışlar ve müthiş bir tehlike ile karşı karşıya kalmışlardır. Haliyle imanı ve ameli yara almış bu insanların tarikat yolu ile velayet makamlarına çıkması mümkün ve kabil olmuyor.

Öyle ise bu yaralı insanlara evvela, iman hakikatleri anlatılıp kalplerine yerleştirmek, şüphelerini izale etmek gerekir. İmanı tehlikede olan birisini kurtarmak, imanı olan birisini veli yapmaktan hem daha ehemmiyetli hem de daha sevaplıdır. "Zira imansız cennete gidilmez, ama tasavvuf dersi almadan da insanlar cennete girebilir."

Üstad Hazretleri bu manaya şöyle işaret ediyor:

"İ'lem eyyühe'l-aziz! Tevfik-i İlâhî refiki olan adam, tarikat berzahına girmeden zahirden hakikate geçebilir. Evet, Kur'ân'dan, hakikat-i tarikati, tarikatsiz feyiz suretiyle gördüm ve bir parça aldım. Ve keza, maksud-u bizzat olan ilimlere ulûm-u âliyeyi okumaksızın isâl edici bir yol buldum."

"Serîüsseyir olan bu zamanın evlâdına, kısa ve selâmet bir tarîki ihsan etmek rahmet-i hâkimenin şânındandır."(1)

(1) bk. Mesnevî-i Nuriye, Onuncu Risale.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...