"Muhammed (asm)’in şahsiyet-i mâneviyesi olan hakikatini, Kur’ân’ın ve Cevşen’in delâletiyle tecelliyat-ı ulûhiyetine bir âyine-i câmia yapması..." Devamıyla izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Peygamber Efendimiz (asm) Allah’ın bütün isimlerinin en parlak bir şekilde aksettiği ve tecelli ettiği en mükemmel bir aynadır.
Nasılki Allah’ın isimleri içinde bir ism-i a'zam varsa, bu isimlerin mazharları içinde de bir mazhar-ı a’zam vardır ki; bu, insan ve onun mahiyetidir. Evet, insan Allah’ın bütün sıfat, şuunat ve isimlerine tam bir ayna, tam bir ma’kestir.
“Nasıl ki, esmâda bir ism-i a'zam var, öyle de o esmânın nukûşunda dahi bir nakş-ı a'zam var ki, o da insandır.” (33. Söz)
Her mahlûk Cenâb-ı Hakk’ın isimlerine aynadır, lâkin en cami’ ve en geniş ayna insandır. Mesela güneş, yedi rengi ve yedi sıfatıyla bütün şeffaf şeylerde, kabarcıklarda, cam parçalarında ve denizin yüzünde tecelli etmektedir. Ancak güneşin denizde tecelli etmesiyle küçük bir aynada tecelli etmesi arasında büyük fark vardır.
İnsanın maddesi ve cirmi küçük olsa da; sahip olduğu istidat sayesinde Allah’ın bütün isimlerine mazhar olacak bir mahiyete ve genişliğe sahiptir. İnsan kâinatın küçültülmüş bir numunesidir. Yani insanı büyültsen kâinat, kâinatı küçültsen insan olur.
"... mahiyet-i insaniye, şu kâinatın bir misal-i musağğarı olduğundan, adeta âlemde ne varsa insanda nümunesi vardır."(1)
Evet, insan kâinatın küçültülmüş bir numunesi ve modelidir. Kâinatta azametli yazılmış tevhid hakikatleri, insanın mahiyetinde küçük ama daha okunaklı bir şekilde yazılmıştır. Bu hususta kâinat ile insan müsavidir, fark sadece kemiyettedir. İnsanlığın en kâmili ve en mükemmeli ise Allah’ın habibi olan Hazret-i Muhammed (asm)'dır.
Allah’ın kâinat şehrinde mükemmel bir terbiye ve idaresi olduğu gibi, o şehrin içinde bir mahalle olan yeryüzünde de mükemmel bir terbiye ve idaresi bulunuyor. Yani kâinat ve dünya, Allah’ın isim ve sıfatlarını sergilediği mükemmel bir teşhir salonudur. Ve bu sergi salonunun en takdir edici seyircileri insanlardır, insanlar içinde de peygamberlerdir, peygamberler içinde de Hazret-i Peygamber Efendimiz (asm)'dir. Yani kâinat ve dünyada sergilenen İlahî isimlerin en büyük dellalı, en mükemmel okuyucusu Hazret-i Peygamber Efendimiz (asm)'dir.
"Biz insanı en mükemmel surette yarattık." (Tin, 95/4)
"O değil mi seni yaratan, bütün vücud sistemini düzenleyen ve sana dengeli bir hilkat veren." (İnfitar, 82/7)
"Kesin inanmak isteyenler için yeryüzünde birçok deliller vardır. Bizzat kendi varlıklarınızda da böyle deliller vardır. Hâla görmeyecek misiniz?" (Zariyat, 51/20-22)
”Andolsun sizi yarattık, sonra size şekil verdik, sonra da meleklere, 'Âdem’e secde edin!' diye emrettik. İblis’in dışındakiler secde ettiler. O secde edenlerden olmadı.” (A’râf 7/11)
“Ben yerlere ve göklere sığmadım, ancak mü’min kulumun kalbine sığdım."(2)
Bütün bu ayet ve hadislerin ışığında meseleye bakarsak; insanın kâinata halife ve kalbinin de ne kadar geniş ve ihatalı olduğunu anlarız. Evet, insan kâinatın “misal-i musağğarıdır”; âleme bir enmuzec ve numunedir. Bediüzzaman’ın ifadesiyle, “Alemde ne varsa numunesi insanda vardır.”
İnsan bu kâinatın bir misal-i musağğarı, yani küçük bir misâli olduğu Nur’larda sıkça nazara verilir.
Hafızasının levh-i mahfuzdan, hayalinin âlem-i misalden, kemiklerinin taşlardan, etlerinin topraktan, vücudunda akan çeşitli suların ırmaklardan haber verdiği ifade edilir.
İnsanın mahiyetindeki bütün latife ve duyguların hepsi, Allah’ın bir isminin tecelli ve nakışlarıdır. Bu latife ve duyguların dışında insanın maddî ve manevî kalıplarındaki her bir cihaz ve organlar da, Allah’ın isim ve sıfatlarının birer tecelli ve nakışlarıdır.
İnsan bu ciheti ile Allah’ın isimlerine bir ayine-i camiadır. Yani umumda insanın, özelde Peygamber Efendimiz (asm)'in geniş bir aynaya benzetilmesi, Allah’ın isim ve sıfatlarını üzerinde kâmil bir şekilde görüp gösterebilme istidadına bir işarettir.
Dipnotlar:
(1) bk. Sözler, Yirmi İkinci Söz.
(2) bk. Hadis-i Kudsi, Keşfu'l-Hafa.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü