"Muntazaman yerlerine ve mahiyetçe onlara benzer, fakat suretçe ayrı başkaları geldiler." Misaller vererek izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
“Mahiyetçe birbirine benzeyen, fakat sûretçe ayrı olan mahlûkat” ifadesini iki şekilde düşünebiliriz:
Birincisi, mahiyeti “tür” olarak düşündüğümüzde sûretçe ayrı mahluklar o türün cinsleri olur. Mesela, hurma bir türdür, ama yetmiş kadar cinsi olduğu söyleniyor. Hayvanlar âleminde de at, koyun birer türdürler. Her birinin de birçok cinsleri vardır.
Mahiyeti; “böcekler, sinekler, kuşlar” gibi daha geniş manada kullandığımızda suretçe ayrı mahluklar onun türleri olurlar. Bu derste bu ikinci mana daha galip görünüyor.
Zemin yüzünde bu kadar farklı varlıkların birlikte teşhir edilmelerinin en mühim hikmeti Cenab-ı Hakk’ın her bir mahiyete ona münasip bir beden giydirerek sanatının harikalarını ve mucizelerini ilan etmesi, şuur sahiplerine okutturması ve kendi sanat harikalarını bizzat müşahede etmesidir.
Her bir tür ayrı bir kitap gibidir. Ayrı manalar taşır. Her türün tesbih ve ibadetleri de diğerinden farklıdır.
Bu kadar farklı hayvan türünden hiçbirisi hikmetsiz değildir. Bazılarının hikmetini bilemeyiz, ancak bugün ilim adamları ispat etmişlerdir ki, bütün hayvan türleri bir bütünün parçaları gibidirler, birisi olmasa tabiattaki ekolojik denge bozulur.
Ancak, Cenab-ı Hak dileseydi, bu türlerin milyonlarcasını hiç yaratmadan da söz konusu dengeyi yine muhafaza edebilirdi. Bu noktadan bakıldığında farklı türlerin yaratılışındaki temel hikmetin çevre dengesi değil, Allah’ın bu kadar farklı sanat eserlerinin her birinin diliyle ayrı bir sanatını ilan etmesi ve bunların tümünün de küllî bir ibadet ve tesbih sergilemesi olduğu anlaşılır.
“... Yakînen bana bildirildi ki, kâinattaki kudretin faaliyeti ve seyr ve seyelan-ı eşya o kadar manidardır ki; o faaliyet ile Sâni'-i Hakîm, enva'-ı kâinatı konuşturuyor ...”(1)
1) bk. Mektûbat, Yirmi Dördüncü Mektup, Birinci Makam.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü