"Müslüman olduktan sonra siyaset-i âlemi eline alanlara sefih denilemez." Ne demektir?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Üçüncü tarik: Belâgat imamlarından meşhur Câhız'ın tahkikatına göre, Arap edip ve beliğlerinin Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın dâvâsını kalemle iptal etmeye tarife gelmez derecede ihtiyaçları vardı. Ve o Hazrete karşı olan kin, adavet ve inatlarıyla beraber, en kolay, en yakın, en selim olan kalem ve yazı ile muarazayı terk ve en uzun, en müşkül, en tehlikeli ve şüpheli seyf ve harp ile mukabeleye mecburen iltica ettiler. Suret-i kat'iyede bundan anlaşıldı ki, Kur'ân'ın benzerini yapmaktan âciz kalmışlardır. Zira, her iki yolun arasındaki farkı bilmeyenlerden değildiler."

"Binaenaleyh, birinci yol iptal-i dâvâ için daha müsait iken onu terkedip, hem malları, hem canları tehlikeye atan başka bir yola sülûk eden, ya sefihtir -halbuki Müslüman olduktan sonra siyaset-i âlemi eline alanlara sefih denilemez- veya birinci yola sülûktan kendilerini âciz görmüşlerdir. Onun için kalem yerine seyfe müracaat etmişlerdir."(1)

Kur’an’ın belağat noktasından insanlar tarafından taklit edilmesinin imkânsız olduğunu, çok kat’î bir surette gösteriyor. Zira Arapların dâhileri ve belağatta da üstad olan bu insanların, bir iki kalem oynatmak gibi kolay bir yol dururken, savaşı tercih etmeleri; Kur’an’ın kalem ile mağlup edilemeyeceğinin en müşahhas bir delilidir.

"Araplar bu işi beceremezler, onlar sefih ve akılsız bir kavimdir, bu yüzden Kur’an’ı belağat noktasından yenemediler ve Arapların Kur’an karşısında aciz kalmaları bir ölçü sayılamaz." diye akla bir sual gelebilir. Onların sefih yani akılsız olmadığının en büyük delili, Müslüman olduktan sonra o dönemin süper güçleri olan Pers ve Bizans’ı mağlup edip siyaset âlemini ellerine almaları, onların ne denli zeki, akıllı ve kabiliyetli olduklarını gösterir.

Böyle zeki ve akıllı bir kavmin Kur’an karşısında acziyet göstermesi, Kur’an’ın belağat açısından bir mu’cize olduğunun bir vesikasıdır. Yani insanlığın Kur’an karşısında aciz kalması Arapların zeki olup olmaması ile alakalı değil, Kur’an’ın mucize olması ile alakalıdır. Araplar da dâhil bütün insanlık bir araya toplansa yine Kur’an’ın bir benzerini getirmekten aciz kalacaktır.

"Sefih" ifadesi burada ahmaklık, bönlük, akılsızlık manasında kullanılıyor. Dünya siyasetini eline alan bir kavme de sefih demek ayrıca bir sefihlik olur.

(1) bk. İşaratü'l-İ'caz, Bakara Suresi, 23-24. Ayetlerin Tefsiri.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 813
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

denizm

Câhız, Mu'tezile âlimi imiş. Böyle bir suâl gelebilirse ne denir?: O kadar ehl-i sünnet âlim varken neden bâtıl bir mezhebin âliminden bahsedilmiş? Başka âlim ve eser mi kalmadı?

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Sorularla Risale

Cahız belagat noktasında sayılı alimlerden birisidir itikadi açıdan mutezile olması onun bu yönünü cerh etmez. Arap nesrine mükemmel şeklini veren Câhiz olmuştur.

Kur’an’ın belagat noktasında meziyet ve güzelliklerini meydana çıkarması ve bu hususta otorite olması onun diğer yanlışlarının yanında takdire şayandır.

Gayet mahir ve ehil olan bir saatçinin Yahudi veya Hristiyan olması onun sanatını lekelemez mahir ve ehil oluşuna zarar vermez. Cahızda belagat konusunda gayet uzman ve mahir bir alimdir onun yanlış itikadı bu yönünü cerh edip lekelemez.

Cahız belagat noktasında bir çok Ehli sünnet alimlerinden ileri de ise ve bu alanda çok faydalı işler yapıyor ise neden bu alimin bu yönünden istifade etmek yanlış olsun.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...