"O hareketten gelen bir kuvve-i ani’l-merkeziyye ile pek çok münevver müçtehidleri..." buradaki "kuvve-i ani’l-merkeziyye" ifadesinin bu konudaki ıstılah manasını izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Muhtelif renklerde çok çiçekler açıldı. Pek geniş olan âlem-i İslâmiyetin aktârına, o fırtına ile tohumlar atıldı, yarı yeri gülistana çevirdi. Fakat, maatteessüf, o güller ve gülistan içinde, ehl-i bid’a fırkalarının dikenleri dahi çıktı."
"Güya dest-i kudret, celâlle o asrı çalkaladı, şiddetle tahrik edip çevirdi, ehl-i himmeti gayrete getirip elektriklendirdi. O hareketten gelen bir kuvve-i anilmerkeziyye ile pek çok münevver müçtehidleri ve nurani muhaddisleri, kutsi hafızları, asfiyaları, aktabları âlem-i İslamın aktarına uçurdu, hicret ettirdi. Şarktan garba kadar ehl-i İslamı heyecana getirip, Kur'ân'ın hazinelerinden istifade için gözlerini açtırdı. Şimdi sadede geliyoruz." (Mektubat, On Dokuzuncu Mektup, Beşinci Nükteli İşaret)
Bazen uyumuş ve unutulmuş olan hayırları ayağa kaldırmak ve uyandırmak için menfi bir hareket verilir ki, hayrın bütün şubeleri harekete gelip inkişaf etsin. Selef-i salihin dönemindeki o kanlı hâdiseler, zahiren bakıldığında menfi ve acıklı görünebilir, ama istidatların inkişafına hamiyetin şahlanmasına, uyuyan faydalı hislerin ayağa kalkmasına sebep olduğu için, gayet hayırlı ve güzel olmuştur.
Dairevî hareket sistemlerinde, yani dönen sistemler için başlangıçta duran bir cisim harekete başladığında dışa doğru kayma meyli gösterecektir. Yani cisim merkezden dışa doğru bir sür’at kazanacaktır. Bu cisme süratin yönünde (dışa doğru) bir kuvvet tesir ediyor olması gerekir. İşte hakikatte olmayan bu kuvvete merkezkaç kuvveti (santrifüj) diyoruz.
Allah, hikmet eli ile İslam âleminin merkezine haricî bir kuvvet ve hareket vermekle, merkezinde duran ilmî kıymetleri, iman hakikatlerini, daha geniş bir sahaya püskürtmüş ve bütün âleme ışık ve nur yaymıştır. Buradaki "kuvve-i ani'l-merkeziyye (merkezkaç)" ifadesi bu manaya işaret eden bir temsil ve teşbihtir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Bozuk firkalarin çıkmasında insanların cüzi iradedinin yeri var mı hani Allah o asri çalkaladı diyor ya varda eğer üstad neden çalkaladı demiş yada savaşta mesela sahabelerin cüzi iradedinin önemi varmi varsa neden üstad çalkaladı demiş Allah neden o bozuk firkalari çıkarmış
Öncelikle şunu ifade edelim Allah kimseye zorla ve cebirle şer ve günah işletmez şer ve günah işleyenler kendi iradesi kendi seçimleri ile o işe giriyorlar. Birisini zorla günaha sokacak sonra onu ateşte yakacak Allah’ın sonsuz adalet ve hikmeti buna müsaade etmez. Allah’ın sonsuz adalet ve hikmeti cebir ve zor kullanmaktan münezzeh ve mukaddestir.
Allah kainatta küfür ile iman, iyi ile kötü, sevap ile günahı beraber ve birbirine rakip olarak yaratmıştır. Ve insanları da bu iki durum arasında muhayyer bırakmıştır. Kimisi imanı kimisi küfrü kimisi iyiliği kimisi kötülüğü kendi hür iradesi tercih ederek o iki akımın içine giriyor. Şayet insanın bu iki akım arasında tercih hakkı olmamış olsaydı bu insana zulüm olurdu.
Bozuk fırkalarda tıpkı küfür ile iman, iyi ile kötü, sevap ile günah gibidir kimisi aklına ve nefsine uyarak batıl yollara saptı ve onu canhıraşane savundu kimisi de hakkı seçip onu canı pahasına savundu. Allah kimseyi hak ya da batıla zorlammıyor insanlar kendi tercihleriyle bu yolları seçiyorlar. O zaman ceremesini de kendi çekecek demektir.
İmtihan etmek, iyi ile kötüyü çarpıştırmak için çalkalamak, hakkın seçilmesi için batılı ona musallat etmek, Allah’ın genel ve umumi birer kanunudur. Tembel talebe ile çalışkan talebeyi temyiz ve tefrik etmek için imtihan yaptı diye öğretmen suçlanamaz öğretmenin görevi ders vermek sonrada talebelerini tefrik ve temyiz etmektir. Tefrik ve temyizde imtihan ile olur. İmtihanı tertip eden değil imtihana hazırlanmayan tembel talebe mesuldür.