"O madde-i lâtife, dört matbahta pişirildikten sonra ve dört inkılâptan geçtikten sonra ve dört süzgeçten tasfiye edildikten sonra rızık olarak taksim edilir." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Yine şâyân-ı dikkattir ki, o madde-i lâtife, dört matbahta pişirildikten sonra ve dört inkılâptan geçtikten sonra ve dört süzgeçten tasfiye edildikten sonra rızık olarak taksim edilir."
"Hem yine şâyân-ı dikkattir ki, o madde-i lâtife, yemeklerin ruhu ve hülâsasıdır. O yemekler âlem-i anasırda dağınık menbalardan muntazam bir düstur ile mahsus bir nizam ile cem’ ve tahsil edilirler."(1)
Burada Üstadımızın bahsettiği matbah, inkılab ve süzgeçlerin hepsi aynı anlaşılabildiği gibi, her birisine bakan ayrı tasnifler de yapılabilir.
1. Rızıklar ilk inkılâba ağızda uğruyor. Burada besin maddeleri dişlerin ve tükürüğün arasında çiğneniyor, ufalanıyor, parçalanıyor, eziliyor, öğütülüyor. Sonraki merhalede rahatça sindirilecek hâle getiriliyor. Burada rızıklar mekanik olarak inkılab geçiriyor. Tükürük bezlerinin salgıladığı tükürüklerle besin maddeleri kimyevî olarak ilk inkılâbını burada yaşıyor. Bu safhada bilhassa ekmek (nişasta) kısmen parçalanıyor.
2. Rızıklar ikinci inkılâba midede uğruyor. Burada parçalanmış ve yumuşatılmış besin maddeleri mide tarafından salgılanan asit (hidroklorik asit) ve enzimlerle bulamaç hâline getiriliyor. Hususan proteinler bu sırada büyük bir nisbette sindirime maruz kalıyor.
3. Rızıklar üçüncü inkılâba ince bağırsaklarda uğruyor. İnce bağırsakların boyu yaklaşık 6,5 metre olduğundan, burada proteinler, yağlar, şekerler en küçük yapı birimlerine kadar parçalanıyor. Daha sonra ince bağırsak çeperi tarafından emilip kana karışıyor ve büyük kısmı karaciğere geliyor.
4. Karaciğer vücudun annesi gibi hizmet ediyor. Yağlar suda çözünmediğinden, yağların etrafı proteinle kaplanıp lipoproteinlere çevrilerek çözünür vaziyette kana veriliyor. Toksik maddeler de karaciğerde zararsız hale çevrilerek idrarla dışarı atılıyor.
Bu dört inkılâbın her birisi aynı zamanda birer süzgeç vazifesi yapıyor. Buralarda gıda maddelerinin suyu, vitamini, proteini, karbonhidratı, yağı, posası tefrik ettirilip süzülüyor, biri diğerinden tasfiye ediliyor ve her biri alakalı bölümlerde sindirime uğruyor. Kana karışan rızıklar yüz bin kilometreyi bulan damarlarla bütün hücrelere ulaştırılmak suretiyle de rızık taksim edilmiş oluyor...
Bununla beraber;
Dört mutfaktan maksad; gıdaların mekanik ve kimyevî olarak hazmedildiği ağız, mide, duodenum (oniki parmak bağırsağı) ve ince bağırsaklardır.
Dört Süzgeç ise;
a. Birinci süzgeç, safra kesesi, safra da besinlerin emilmesini temin için, yağ küreciklerinin ve bazı vitaminlerin parçalanmasına yardımcı olur.
b. İkinci süzgecimiz vücuttaki en büyük organ olan ve beş yüzden fazla vazifesi olan karaciğerdir. Kan damarlarının doğrudan ince bağırsaktan taşıdığı besinleri filtreler.
c. Üçüncü süzgecimiz su dengemizi temin eden böbreklerimizdir. Kanı filtreleyerek, atık maddeleri çıkarırlar.
d. Dördüncü süzgecimiz akciğerlerdir. Akciğer dokusu, etrafı küçücük kan hücreleri ile ağ gibi çevrili yaklaşık üç yüz milyon hava torbacıklarından müteşekkildir. Solunum sistemi yoluyla vücudunuza giren ve kan dolaşımına yüklenen bu moleküller, yine kan yoluyla vücudun en derin noktalarına kadar ulaştırılır. Ve burada bulunan karbondioksit molekülleriyle yer değiştirir.
(1) bk. İşaratü'l-İ'caz, Bakara Suresi, Dördüncü Ayet Tefsiri.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
"O madde-i lâtife, yemeklerin ruhu ve hülâsasıdır." ne demektir?
Bu cümlede gıdaların insan bedeninde belirli aşamalardan ve süzgeçlerden geçerek nasıl hayata dönüştüğü ifade ediyor. Katı ve cisim şeklinde olan gıdalar bu dört aşamadan geçtikten sonra latif ve hülasa şekline girerek hayatın devamını temin ediyorlar.
Mesela elma bu dört aşamadan geçmeden göze, kulağa, ciğere vesaireye girip latif bir öz ince bir ruh olamaz. Rızkın öz ve ruh olması bu dört aşama ile mümkün olabiliyor.