"O uzun ve karanlıklı ebedü’l-âbâd yolunda zâd ve zahire, ışık ve burak, ancak Kur’an’ın evâmirini imtisal ve nevâhisinden ictinab ile elde edilebilir. Yoksa fen ve felsefe, sanat ve hikmet, o yolda beş para etmez. Onların ışıkları kabrin kapısı..." İzah?
Değerli Kardeşimiz;
Sözler'de geçen aşağıdaki ifadeler bu konuya ışık tutacak mahiyettedir:
“Hem dalaletin yolunda sâbıkan beyan edildiği gibi esfel-i safilîne insanı öyle bir sukut ettiriyor ki; hiçbir medeniyet, hiçbir felsefe ona çare bulamadıkları ve o derin zulümat kuyusundan hiçbir terakkiyat-ı beşeriye, hiçbir kemalât-ı fenniye insanı çıkaramadığı halde, Kur'an-ı Hakîm iman ve amel-i sâlih ile o esfel-i safilîne sukuttan insanı a'lâ-yı illiyyîne çıkarır ve delail-i kat'iyye ile çıkarmasını isbat ediyor ve o derin kuyuyu terakkiyat-ı maneviyenin basamaklarıyla ve tekemmülât-ı ruhiyenin cihazatıyla dolduruyor."
"Hem beşerin uzun ve fırtınalı ve dağdağalı olan ebed tarafındaki yolculuğunu gayet derecede teshil eder ve kolaylaştırır. Bin, belki elli bin senelik mesafeyi bir günde kestirecek vesaiti gösterir.”(1)
Fen, felsefe ve hikmeti kısaca “aklî ilimler” şeklinde ifade edebiliriz. Kâinata bir kitab-ı kebir nazarıyla bakan ve baktıran Üstad'ın, bu kitabın tefsirleri hükmünde olan fenlere karşı olması düşünülemez. Ancak, On İkinci Söz'deki Kur’ân misalinde olduğu gibi, bu kitabın sadece nakışlarıyla uğraşıp mânasına bakmayan, Allah’ın bir eseri olan kâinatı O’nun namına okumayan, O’na hamd ve şükretmeyen bir kişinin fen sahasındaki bilgileri kabir kapısında söner, beş para etmez.
Kendini Allah’ın kulu, bütün varlık âlemini de O’nun eseri bilen bir kişinin fen sahasındaki çalışmaları, hem onun ruhunu kemâle erdirir, marifetini ve hayretini artırır hem de ortaya koyduğu buluşlardan insanlık âleminin fayda görmesi halinde, bu gayretler onun için bir nevi sadaka hükmüne geçer.
(1) bk. Sözler, Otuz İkinci Söz, Üçüncü Mevkıf.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar