Onuncu Söz, Dokuzuncu Hakikat hakkında özet bilgi verir misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Üstadımız bu hakikatte ism-i Muhyi’nin tecellisi ile ahirete bir pencere açmıştır. Her yerde Saltanat-ı Rububiyetin ahireti iktizasından ve vaad-i İlahiyenin ahireti gerektirmesinden bahsetmiştir.
Görüyoruz ki, şu âlemin sahibi olan zat, her asırda, her senede hatta her günde, bu dar ve fâni zemin yüzünde, öldükten sonra dirilmenin pek çok emsalini ve numunelerini icad ediyor. Mesela:
Bahar mevsiminde görüyoruz ki, beş altı gün zarfında, küçük ve büyük hayvanat ve nebatattan üç yüz binden fazla nev tekrar diriltiliyor, kışın ölen mahluklara tekrar hayat veriliyor. Bütün ağaçların ve otların kökleri ve bir kısım hayvanlar aynen ihya edilip iade ediliyor. Bir kısmı ise neredeyse ayniyet derecesinde bir misliyet ile icad ediliyor. Yaratılan o mahluklar, neredeyse bir önceki kışta ölen mahlukların aynısı oluyor.
Acaba hiç mümkün müdür ki, bu işleri yapan zata bir şey ağır gelebilsin, semavat ve arzı bir tek emri ile yaratamasın, insanı bir sayha ile haşredemesin? Hâşâ!
Burada üç misal verilmektedir;
* Mucizekâr bir katibin üç yüz bin kitabı bir saatte bir tek sayfada yazdığını gördüğümüzde, bu kitaplardan sadece bir tanesini bir dakika içerisinde yazacağına şüphemiz kalmadığı gibi, bu dünyada bir baharda üç yüz bin nevin kitabını yazan İlahi kudrete, haşirde insan nevini nasıl ihya edecek denilir mi?
* Veyahut bir mucizekâr sultan düşünelim ki, bu sultan kendi iktidarını göstermek için bir işaretiyle dağları kaldırır, memleketleri tebdil eder, denizi karaya çevirirse, elbette büyük bir taş dereye yuvarlanmış, o zatın kendi ziyafetine davet ettiği misafirlerin yolunu kesmişse, bunu bir işaretle kaldırabilir.
Aynen bu misal gibi, Zat-ı Zülcelâl de misafirlerini ahiret yurduna ve cennet bahçelerine davet ediyor. Bu dünya ise misafirlerin yolunu kapatmış bir taştır. Elbette bu dünya taşını bir işaretle kaldırıp yerine ahireti kuracaktır.
* Veyahut bir zatın, bir günde büyük bir orduyu teşkil ettiğini görsen, elbette istirahat için dağılmış orduyu bir boru sesiyle tekrar toplayabilir.
Aynen bu misal gibi, her bir insan bir taburdur. Atom ve zerreler ise bu taburun askerleridir. Elbette ölüm vaktinde birbirlerinden ayrılmış bu zerreleri İsrafil (a.s)'ın suruyla tekrar toplaması Ona ağır gelmez.
Şimdi bak, Kur’an-ı Azim bahsettiğimiz hakikate dair ne diyor:
“Şimdi bak Allah’ın rahmet eserlerine! Yeryüzünü ölümünün ardından nasıl diriltiyor! Bunu yapan, elbette ölüleri de öylece diriltecektir; O her şeye hakkıyla kadirdir.” (Rum, 30/50)
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü