"Risale-i Nur ise, kelime ve cümleleriyle Nur-u Kur'an'dan ve Nur-u Muhammedi'den (asm) gelen ezeli ve ebedi Nur olduğuna şehadet ediyor, bu itibarla semavidir, arşidir." Bir tefsir için bu ifadeler kullanılabilir mi?
Değerli Kardeşimiz;
Burada Risale-i Nurların Kur’an’a nispet edilmesi esas alınıyor. Risale-i Nurlar Kur’an okyanusundan damlayan bir katre olduğu için, kökeni ve özü Kur’an’dır ya da Kur’an'dandır. Kur’an da ezeli ve ebedi Kelam sıfatından nazil olduğuna göre, ondan damlayan bir damlada mensubiyet ciheti ile onun vasfı ile vasıflanır demektir. Yoksa -haşa- Risale-i Nurlar Kur’an vahyi gibi ezeli ve ebedi bir vahiydir, denilmiyor ve denilemez.
Bazen delalet, medlülün (delalet edilen) rengi ile boyanır. Mesela "Kur’an mahluk değildir." önermesi delalettir. Medlülü, yani delalet ettiği mana ise "Allah’ın kelam sıfatı mahluk ve muhdes değildir." demektir. Yoksa kıraat ettiğimiz iki kapak arasındaki kitap mahluktur.
Mutezile, Kur’an mahluktur derken, kelam sıfatını inkar niyeti ile diyor. Ehl-i Sünnet bu niyeti tard etmek için "Kur’an mahluk değildir." diyor. Yani Allah’ın kelam sıfatı vardır, anlamında Kur’an mahluk değildir, diyor.
Aynı şekilde, burada da Risale-i Nurlar delalet, Kur’an ise medlüldür, yani delalet olunan asıl maksat ve gaye Kur’an oluyor. Öyle ise delaletin kudsiyeti, delalet edilen şeyin kudsiyetine kinayedir, kudsiyetini oradan alıyor demektir. Tek başına Kur’an'dan bağımsız olarak Risale-i Nurların bir kudsiyeti yoktur.
Zaten ilgili yerde geçen: "O da Kur'an'a mensubiyyet ve has bir teefsiri cihetiyle ve bu itibarla semavidir, arşidir."(1) ifadesi meseleyi yeteri kadar izah ediyor kanaatindeyiz.
(1) bk. Şualar, On Dördüncü Şua (Mustafa Sungur'un Müdafaası).
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü