"Risalet ve velayet gibi iki nurani kanadıyla, iki ziyadar cenahla evc-i kemalata uçmuş, ta Kâb-ı Kavseyne çıkmış; hem ehl-i semavat, hem ehl-i arza medar-ı fahr olmuştur." İzah eder misiniz? Sondaki Arabî ibareleri açar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
"Risalet ve velayet gibi iki nurani kanadıyla, iki ziyadar cenah ile":
Risalet cihetiyle en büyük peygamber, velayet (kulluk ve Allah dostluğu) cihetiyle de en sevgili kul olan Peygamber Efendimiz (asm.) bu iki nurlu kanat ile mükemmelliğin en ileri noktası olan kâb-ı kavseyn makamına çıkmıştır.
Kâb-ı Kavseyn: Cennet ve cehennem dâhil bütün mahlukat âleminin gerilerde kaldığı ve rüyetin tahakkuk ettiği makam. Kâinatın en son noktası.
"Hem ehl-i Semavat, hem ehl-i Arz’a medar-ı fahr olmuştur":
Resullullah Efendimiz (asm.) hem ehl-i Semavat ehli olan meleklerin ve ruhanilerin hem de yeryüzündeki insanların medar-ı fahridir, yani bunların hepsi onunla iftihar ederler.
Sondaki Arabî ibareler için şu izahlar yapılmıştır:
- Ona ve âline yerin ve göklerin dolusunca salât ve selâm olsun.
- “Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki ilmi ve hikmeti her şeyi kuşatan sensin.” (Bakara, 2/32)
Allah’ım! Bir işaretiyle Kamer’in parçalandığı Zatın hürmetine benim kalbimi ve Risale-i Nur’un sadık talebelerinin kalplerini, yüzünü Kur’ân güneşine dönen bir ay hükmüne getir. Âmin, âmin.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü