"Sahâbelerin kurbiyet-i İlâhiye noktasındaki makamlarına velâyet ayağıyla yetişilmez... Onun kurbiyetini kazanmak iki suretle olur. Birisi: Akrebiyetin inkişafıyladır ki, nübüvvetteki kurbiyet ona bakar..." açar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
Velayet-i kübra mesleği, daha çok tasavvuf mesleğinin velayet yolları ile mukayese edilen bir meslektir. Üstad Hazretleri bu iki temel mesleği akrebiyet ve kurbiyet olarak vasıflandırıyor. Akrabiyet, sahabe mesleği, kurbiyet ise tasavvuf mesleğini temsil ediyor.
Seyrü süluk, tasavvuf büyüklerinin belirlemiş olduğu bir takım usuller ve yollarla, uzun ve meşakkatli bir zaman ve müddetten sonra, kalbin olgunlaşıp Allah’a teveccüh etmesi ve marifet kazanmasıdır. Kalbin velayet kazanıp Allah’a yaklaşmasıdır. Bu meslek temsilde zamanın uzunca dolaşıp düne ulaşması ile tasvir ediliyor. Tarikat ve tasavvuf berzahı ile hakikatlere ulaşmak hem uzun hem de meşakkatli ve risklidir. Bu kurbiyet mesleğidir.
Akrabiyet mesleği ise, zamanın üstüne çıkıp, düne atlamak şeklinde tasvir ediliyor ki, burada asıl vurgulanan husus vehbiliktir. Yani kul burada mutlak bir teslimiyet ve tevekkül manası ile kesbini işin içine karıştırmadığı için, Allah mükafat olarak hakikatleri zahmetsiz ve meşakkatsiz olarak bu kula ihsan ediyor. Halbuki kurbiyet mesleğinde kesp ve insanın benliği işe müdahildir, bu da yolu uzatıp meşakkatli hale getiriyor.
Akrebiyet, Allah’ın kula olan yakınlığı hissedip bu noktada marifet kazanmak iken, kurbiyet kulun kendi gücü ve kesbi ile Allah’a yaklaşma çabasıdır. Güneş ısı ve ışığı ile bizim göz bebeğimize kadar girmiştir, biz bunu hissedip bu noktadan güneşe baksak güneşi hakiki anlamda tanıyabiliriz. Lakin güneşi tanımak için güneşin üzerimizdeki tecellisine bakmayıp sırf güneşin zatına kendi imkan ve kesbimizle yaklaşmaya çalışsak, güneş bizden milyonlarca yıl uzaklıktadır. Acaba hangi marifet yolu güneş hakkında daha kolaydır; elbette güneşin üzerimizdeki tecellilerini okumak yolu daha selametli ve daha kolaydır.
İşte akrabiyet, yani sahabe mesleği, Allah’ın isim ve sıfatlarının üzerimizdeki tecellilerini görüp marifet kazanma yoludur. Kurbiyet mesleği ise riyazet ve nefsi ıslah etmek gibi uzun ve meşakkatli metotlar ile Allah’a yaklaşmaktır. Akarabiyette acz ve fakr hükmeder; vehbi bir marifettir; kurbiyette ise gayret ve riyazet hükmeder, kesbi bir marifet kazanma yoludur.
"Nur-u azam olan risalet ise, akrebiyet-i İlahiyenin inkişafı sırrına bakar..."(1)
Buradaki maksat; peygamberler bir hakikati anlamak ve idrak etmekte zamana ve çalışmaya mecbur değillerdir. Zira peygamberlerin mesleği vehbidir; yani Allah vergisidir. Allah bir şeyi verirken zamana ve şartlara uymakla mükellef olmadığı için bir anda verir, bir anda en yüksek makama çıkarır. Peygamber Efendimiz (asm)'in miracı vehbilik ve akrebeyet-i İlahi’nin bir tezahürü, bir açılımıdır. Tasavvuf mesleğinde olduğu gibi kurbiyet yöntemi ile hakikatlere yelken açmıyorlar. Cazibe-i Rabbaniyeye kendilerini salıveriyorlar, o cazibe onları en yüksek makamlara savuruyor.
Kurbiyet mesleğinde giden bir veli -tabiri yerinde ise- güneşe der "Sen yerinde dur, ben sana geleceğim, sen zahmet etme", güneş "Madem öyle, o zaman gel de görelim." der; bu adamı kendi kesbi ile baş başa bırakır, uğraşsın dursun.
Akrabiyet mesleğinde olan bir veli ise, nihayetsiz acizlik ve fakirliğini hisseder ve güneşe der, "Ben acizem sen kudretlisin, ben fakirim sen zenginsin; beni kendine celbet, beni makamına al." diye tazarru eder. Güneş de bu hali beğendiği için bir anda makamına alır ve onu marifet deryasına atar, onu nuru ile gark eder. Fesübahnallah acib bir sırr-ı ubudiyet. Risale-i Nur'un acz ve fakr yolu bir ciheti ile buna bakar.
Nübüvvet-i Verasete Kısa Bir Bakış.
İnsibağ ve in’ikas Allah Resulü (asm)'ın manevi azametinin bir şeyde yansıması ve aksetmesi anlamındadır. Nasıl ki Allah Resulü (asm) bir aynaya baksa, o sevimli sureti ayna içinde görünür ve ayna o suret ile değer kazanır. Aynanın değeri suretinden dolayıdır. Suret gitse aynanın maddesi ayna kadar değer ifade eder. Sahabeler de birer aynadırlar, Allah Resulü (asm)'ın manevi siması o aynaların içinde tezahür ediyor. Hal böyle olunca, sahabelerin ruh ve kalp aynasında Allah Resulü (asm)ın risalet ve nübüvvet sureti irsiyet şeklinde yansıyor, yani o aynalara bir değer ve kıymet katıyor.
Tabiri caiz ise bir cihetle Peygamber Efendimiz (asm)'in manevi şahsiyetinin küçük bir modeli o aynaların içine yerleşiyor, onun genel hatlarını ve azametini küçük ve mütevazı bir şekilde o aynada temsil ediyor. Tabi aynanın büyüklük ve kabiliyeti ne kadarsa insibağ ve in’ikas da o kadar düşüyor. Mesela Hazreti Ebu Bekir (ra)’in ruh ve kalp aynasındaki insibağ ile bir bedevi sahabenin insibağı aynı değildir.
Allah Resulü (asm)ın nübüvvetten gelen insibağı ile velayetten gelen insibağı aynı değildir. Nübüvvet mesleği nasıl velayet mesleğinden üstün ise nübüvvet insibağı da velayet insibağından aynı derecede üstündür. Sahabeler direkt nübüvvet insibağına mazhar olurken, ümmetten sonrakiler Allah Resulü (asm)ın veleyet insibağı ile muhataplar. Hal böyle olunca en küçük sahabeye en büyük veli yetişemiyor.
Sahabelerin alemine nübüvveti temsil eden küçük Muhammedcik (asm) irsiyet olarak yerleşmiş iken sonraki alim ve evliyaların alemine velayeti temsil eden küçük Ahmedcik (asm) irsiyet olarak yerleşmiştir. İnsibağda tam bir temessül manası vardır. Yani Allah Resulü (asm) sahabelerin ruh aynasında bütün vasıfları ile temessül etmiştir, ama aynanın kabiliyetine göre şekilleniyor.
(1) bk. Sözler, Otuz Birinci Söz.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Biz mesleğimizi övüyoruz başkaların mesleğini yermiyoruz. Allah rızasını esas yapan her cemaat Allah katında makbuldür ama bu makbuliyetin de kendi içinde dereceleri vardır. Sahabelerin kendi içinde de benzer dereceler bulunuyor. Herkes bir tarağın dişleri gibi eşit olmuyor. Tarikat ile sahabe mesleği arasında ki ayrım ve farkı sadece Risale-i Nur yapmıyor İmam-ı Rabbani Hazretlerinden tut İmam-ı Gazali Hazretlerine kadar bir çok alim bu değerlendirmeleri yapmaktadır.
ÜÇÜNCÜ SUALİNİZ: Başta müçtehidîn-i izam imamları mı efdal, yoksa hak tarîkatlerin şahları, aktabları mı efdaldir?
Elcevap: Umum müçtehidîn değil; belki Ebu Hanife, Mâlik, Şâfiî, Ahmed ibni Hanbel şahların, aktabların fevkindedirler. Fakat hususî faziletlerde Şah-ı Geylânî gibi bazı harika kutuplar, bir cihette daha parlak makama sahiptirler. Fakat küllî fazilet imamlarındır. Hem tarîkat şahlarının bir kısmı müçtehidlerdendir. Onun için, umum müçtehidîn, aktabdan daha efdaldir denilmez. Fakat Eimme-i Erbaa, Sahabeden ve Mehdîden sonra en efdallerdir denilir. Yirmi Dördüncü Mektup
Halili kardeşim sen hangi mektubu okudun gerçekten hayret ediyorum. İmamı Rabbani Hazretleri gelecek bir zattan bahsediyor açıkca 260. Mektubunda. Ayrıca biz haşa büyük alimleri küçük görmüyoruz Üstad İmamı Rabbani için bin yılın müceddidi, İmam-ı Gazali için Hüccetül İslam, Muhyiddin İbni Arabi için Ulum-u İslamiyenin Mucizesi tabirini kullanıyor. Risale-i Nur yolu tarikatların kat kat üstündedir kardeşim aynı kefeye koyman bile hata bir kere. Cumhuriyet döneminde Nakşiler mağlup oldu. Nakşibendi Silsilesinin son büyük zatı kabul edilen Seyyid Abdülhakim Arvasiy de gördük ki Mustafa Kemalin yanından ayrılmıyordu ayrıca Risale-i Nuru sobada yakmış ve İstanbulda Üstada en büyük ihanet yapıp sürekli dedikodusunu yaptı ve -haşa- işe yaramaz adam demiştir. Zaman tarikat zamanı değil hakikat zamanıdır. Üstad Hazretleri ilmini bizzat Kurandan almış ve onun feyziyle ve ilham yoluyla Risale-i Nurlar yazdırılmıştır. Koca Hüccetül İslam İmamı Gazalinin aklımızla gidemeyiz nakille inanırız dediği haşir meselesini Üstad eşsiz bir şekilde Haşir Risalesinde yazıyor. Kader,Allahın Varlığı,Meleklerin Ahiretin Varlığı vs bu konuları Risale-i Nur gibi izah eden başka bir alimin kitabı gösterilmiyor. Allah aşkına dinsizliğe komünizme evrime tarikat yoluyla mı karşı koyacağız biraz mantıklı düşünmenizi rica ediyorum. Adam Allaha inanmıyor siz adamı zikire mi davet edeceksiniz? İmamı Rabbani gibi harika zatlar zamanında görevlerini yapmışlar Allah hepsinden razı olsun. Fakat bugün İmam-ı Rabbani Hazretleri yada Abdülkadir Geylani Hazretlenin kitabıyla dinsizliğe komünizme karşı nasıl koyacaksınız?