"Sanideki vücub ile tecerrüd" ve "Mahiyetinin mübayenetiyle adem-i takayyüd" mefhumlarını izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
“Sanideki vücub ile tecerrüd”
Vücub; Allah’ın varlığının vacib olduğunu ifade eder. Yani, onun varlığı zatındandır, ezelî ve ebedîdir, olmaması muhaldir.
Tecerrüd kelimesi, bir ismi Nur, bütün esması nurani olan Cenab-ı Hakk’ın maddeden mücerret olduğunu ifade eder.
"Mahiyetinin mübayeneti ile adem-i takayyüd"
Allah’tan başka bütün mahlukatın varlıkları “mümkin” grubuna girer. Mümkin; varlığı zatından olmayıp Allah’ın var etmesiyle var olan, yok etmesiyle de yok olacak olan demektir. Bu mana kısaca “olup olmaması müsavi” şeklinde ifade edilmektedir.
Bütün mahlukat gibi bizim vücudumuz ise, “mümkin-ül vücuttur” yani, olup olmaması müsavidir. Bir zamanlar yoktuk, Cenab-ı Hakk’ın lütfuyla var olduk, yarın ise bu dünyadan ahiret âlemine göçeceğiz. Daire-i ilminden daire-i kudrete geldik. Daire-i kudretten yine daire-i ilmine geçeceğiz.
Biz ezelî değiliz, ama Allah’ın Bâki ismine mazhariyetle ebedîyiz. Bizim vücudumuz Cenab-ı Hakk’ın sıfatlarının, cemal ve kemalinin bir aynasıdır. Bir nehrin yüzündeki kabarcıkların mütemadiyen değişmesi gibi, biz de her an değişmekteyiz. Bir zamanlar dedelerimiz ve babalarımız Allah Teâlâ Hazretlerinin isimlerinin aynası idiler, şimdi ise onların bedeline o ayinedârlık vazifesini bizler yapıyoruz. Bu hâl kıyamete kadar böyle devam edecektir.
Allah’ın mahiyeti hiçbir mahiyete benzemez. Allah kâinat cinsinden değildir. Maddeden mücerred ve müberradır. Hiçbir şey Allah’a tesir edip, onu kayıd altına alamaz.
Rütbesi eşit olan askerler, birbirlerine vaziyet verip birbirlerine tesir edemezler. Ama onlardan daha üst bir rütbede olan subay, rahatlıkla onlara vaziyet verir ve istediği yöne hareket ettirir. Buradaki subayın o askerleri istediği gibi hareket ettirmesi ve hiçbir zorlukla karşılaşmaması, mahiyet farklılığına bir misaldir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü