"Sekiz gündür Nurun iki rüknü zâhirî birbirine nazlanmak ve teselli yerine hüzün vermek olan ehemmiyetsiz hâdisenin..." Ağabeyler arasında "zahiri nazlanmak" manasını izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Nur'un iki rüknü, Sabri Ağabey ile Hüsrev Ağabey’dir.
İnsanlar olarak hepimiz imtihandayız. Hele de iman hizmetinde ve Allah'ın davasında vazife ifa edenler için, bu imtihan biraz daha kuvvetli ve ciddi olmaktadır. Üstadımızın ilk talebelerinden saff-ı evvel olan bu iki ağabeyimiz; risalelerin yazılıp çoğaltılma zamanında Üstadımıza ve Risale-i Nur'a kalemleri ile fevkalade hizmet ifa etmişlerdir. Burada Hüsrev Ağabey birinci derecede ün almıştır.
Üstadımız ağabeylere mühim bir mevzuda ikazda bulunmuştur:
1. Kıskançlık damarı ile tenkitlerde bulunmak,
2. Uhuvveti, birliği zarara sokmaktır.
Üstadımız bu meyanda buyurur ki:
"Bir şey daha kaldı; en tehlikelisi odur ki: İçinizde ve ahbabınızda, bu fakir kardeşinize karşı bir kıskançlık damarı bulunmak, en tehlikelidir."(29.Mektup)
Eğer Üstad ağabeyler tarafından kıskanılırsa, bu da uhuvvete ve hizmete ciddi bir zarar verecektir. Ağabeylerin kendi aralarında meydana gelebilecek bir kıskançlık damarını Ehl-i dalalet ciddi tahrik edecek, böylece ihtilafa düşürüp hizmete sed vurabilirler ve vurmuşlardır da...
Çünkü harici tazyikat ve tahakkümler, Nur talebelerini birbirine kenetler. Uhuvvet ve samimiyeti pekiştirir. Hizmette istikrar ve emniyeti temin eder. Bu şekilde muamelelerden netice alınamayacağını bilen ehl-i dalalet ve onların casusları, ağabeyler arasında ihtilafa medar bazı mevzuları ve damarları devamlı tahrik ederek, içeriden bir fitne çıkarıp camiamızı bölmeye ve parçalamaya devamlı uğraşmışlardır.
Söz konusu ağabeylerimizden Hüsrev Ağabey yazısı çok güzel ve hızlı olmasından kıskanılmış olabilir. Bir de Hüsrev Ağabey tasavvuf ehli olduğundan, velayet makamını ihraz ettiği için mahiyeti itibarıyla bir duruşu ve manevî makamı itibariyle tefevvuku söz konusu olmuştur. Ehl-i dalalet bu iki meseleden dolayı Hüsrev Ağabey üzerinden ağabeyleri tahrik ederek, bazı nahoş meselelerin zuhuruna sebep olmuşlardır.
Hüsrev Ağabey ise hocalıktan geldiğinden medrese ilmi ve tahsili olması hasebiyle, o da makamının ciddiyetini ve tefevvukunu nazara alarak, ehl-i ilhadın da münafıkane fitneleriyle her iki ağabey arasında bir manevî makam çatışması ve hissi mücadelesi olmuştur. Bu da normaldir. Çünkü Üstadımız ehl-i imanın ve ehl-i hizmetin bu hallerinden zarar göreceğini ifade etmiş ve müteyakkız olmaları için fevkalade tembih ve ikazlarda bulunmuştur.
Söz konusu mektupta anlaşılacağı üzere; Hüsrev Ağabey ile Sabri Ağabey tefevvuk açısından hissi bir mücadeleye girip; dargınlık ve küslük alametleri göstermişlerdir.
O zamanda yazmaya ve çoğaltmaya fevkalade ihtiyaç görüldüğü bir durumda; vazifeli olarak hizmet-i imaniye kalemleri ile maneviyatları ile kuvvet veren bu iki rükün makamında olan ağabeylerimizin muvakkat nazlanmaları, birbirleriyle konuşmamaları, soğuk ve resmi davranmaları Üstadı çok üzmüştür. Bu nazlanma, hizmeti ve uhuvveti muvakkaten kırmıştır. Ehl-i dalaletin bundan istifade etmesine mani olmak, davaya vereceği zararın önüne geçmek ve istikbaldeki Nur talebelerine bir ders vermek maksadıyla Üstad bu mektubu kaleme almıştır. Zaten o ağabeyler de meseleyi fazla uzatmamış, nazlanmayı bırakmış ve hizmetlerine şevkle devam etmişlerdir.
Üstadımızın son zamanlarında ve vefatından sonra maalesef ikaz edilen o damar, harici parmaklarla tekrar tahrik edilerek davaya zarar vermeye çalışmışlardır. Bu müdahale camiada ihtilaf meydana getirmiş ve bir grubun müstakil hareket etmesine ve şahs-ı maneviden ayrıymış gibi davranılmasına sebep olmuştur.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü