"Semavatın hilkati birinci ise de tefekkürce rütbesi ikincidir." Fakat Ayetü’l-Kübra’da en evvel fikrimiz semavata çevriliyor. Nasıl tevfik edilebilir?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Demek burada arz ile semavat arasında bir uzaklık vardır. Bu uzaklık, arzın semavattan evvel halk edildiğine göre zâtîdir, aksi halde rütebî ve tefekkürîdir. Yani semavatın hilkati birinci ise de tefekkürce rütbesi ikincidir; arzın hilkati ikinci ise de tefekkürü birincidir. Yani, evvelâ arzın tefekkürü, sonra semavatın tefekkürü lâzımdır."(1)

Bu ifadeler, arz ile sema arasındaki denkliği izah ediyor. Dünya semaya nisbetle ne kadar küçük ve hakir de olsa, tefekkür, ders ve talim bakımından semadan geri kalmaz, hatta rütbe olarak ondan önce gelir. Dünya, Allah’ın isim ve sıfatlarını insanlığa ders ve talim etme noktasında, semadan daha büyük ve daha kıymetli bir mekteptir ve ahiretin tezgâhıdır.

Dünya Allah’ın isim ve sıfatlarının talim edildiği bir mekteptir. İnsanın en mühim gayesi Allah’ın isim ve sıfatlarını talim edip hayatına tatbik etmektir. İşte dünyanın bu yüzünde bu mâna hâkimdir. Okumasını bilen için her varlık üstünde Cenab-ı Hakk’ın silinmez mührü ve taklit edilmez sikkesi ve turrası vardır.

Dünya; “Bir kitab-ı Samedânidir. Hem bir mezraadır. Hem birbiri arkasında dâim gelip geçen âyineler mecmuasıdır. Hem seyyar bir ticâretgâhdır. Hem muvakkat bir seyrangâhtır, hem bir misâfirhânedir.” (17. Söz)

Cenab-ı Hak bu dünyayı, insan için bir mektep, bir talimgâh ve bir kışla olarak yaratmıştır. Öyle ise bu talimgâha ve mektebe gelenler, buradaki kulluk vazifelerini en iyi şekilde tekmil edip cennete layık bir insan olabilmenin azmi ve gayreti içinde olmalıdırlar.

Lakin Ayetü'l-Kübra'da tefekkür eden seyyah dünyalı ve dünya içinde olduğu, buradaki tefekkürün enfüsî değil, afakî olması ciheti ile semavattan başlaması mukadderdir, diye anlıyoruz.

"Bu güzel misafirhanenin sahibini ve bu kitab-ı kebîrin müellifini ve bu muhteşem memleketin sultanını tanımak ve bilmek için şiddetle merak ederken, en başta göklerin nur yaldızıyla yazılan güzel yüzü görünür. 'Bana bak, aradığını sana bildireceğim.' der."(2)

Cümlesini tetkik edersek, ilk olarak etrafa baktığımızda semavatın görünmesi ve müşahede edilmesi hakikatinden bahsediliyor. Fakat bir şeyin ilk görünmesi daha iyi anlaşılacağı manasına gelmez. Dokunabildiğimiz ve içine işlediğimiz şeylerin tefekkürü bize daha çok şey kazandırmaktadır.

Bu itibarla seyyah açısından arzımız, haşmetli olan semaya nisbetle enfüsîde kalıyor ve aradığımız Rabbimizi daha güzel tanıtıyor gibi bir durum bahis mevzuudur.

Dipnotlar:

(1) bk. İşaratü'l-İ'caz, Bakara Suresi 29. Ayetin Tefsiri.
(2) bk. Şualar, Yedinci Şua (Ayetü'l-Kübra).

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 969
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

Mt.

Allah razı olsun.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...