Şeytanın iddiası olan; "Kur'an beşer kelamına benziyor; onların muhaveresi tarzındadır. Demek beşer kelamıdır." ifadesini Üstad'ımız nasıl cevaplamıştır?
Değerli Kardeşimiz;
"Şeytan döndü ve dedi: Kur'ân beşer kelamına benziyor; onların muhaveresi tarzındadır. Demek beşer kelamıdır. Eğer Allah'ın kelamı olsa, ona yakışacak, her cihetçe harikulâde bir tarzı olacaktı. Onun sanatı nasıl beşer san'atına benzemiyor; kelamı da benzememeli."
"Cevaben dedim: Nasıl ki Peygamberimiz (a.s.m.), mucizâtından ve hasâisinden başka, ef'al ve ahval ve etvârında beşeriyette kalıp, beşer gibi âdet-i İlâhiyeye ve evâmir-i tekviniyesine münkad ve mutî olmuş. O da soğuk çeker, elem çeker ve hâkezâ... Her bir ahval ve etvârında harikulâde bir vaziyet verilmemiş, ta ki ümmetine ef'âliyle imam olsun, etvârıyla rehber olsun, umum harekâtıyla ders versin. Eğer her etvârında harikulâde olsaydı, bizzat her cihetçe imam olamazdı, herkese mürşid-i mutlak olamazdı, bütün ahvâliyle rahmeten li'l-âlemîn olamazdı."
"Aynen öyle de Kur'ân-ı Hakîm, ehl-i şuura imamdır, cin ve inse mürşiddir, ehl-i kemale rehberdir, ehl-i hakikate muallimdir. Öyleyse, beşerin muhaverâtı ve üslûbu tarzında olmak, zarurî ve kat'îdir. Çünkü cin ve ins münâcâtını ondan alıyor, duasını ondan öğreniyor, mesâilini onun lisanıyla zikrediyor, edeb-i muaşereti ondan taallüm ediyor ve hâkezâ, herkes onu merci yapıyor. Öyleyse, eğer Hazret-i Musa Aleyhisselâmın Tûr-i Sina'da işittiği kelamullah tarzında olsaydı, beşer bunu dinlemekte ve işitmekte tahammül edemezdi ve merci edemezdi. Hazret-i Musa Aleyhisselâm gibi bir ulül'azm, ancak birkaç kelamı işitmeye tahammül etmiştir." (Mektubat Yirmi Altıncı Mektup, Birinci Mebhas)
Üstad'ın cevabındaki asıl nokta; muhatabın seviyesine ve anlayışına göre konuşmak bir zaruret ve bir ihtiyaçtır. Kur’an’ın muhataplarının ekserisi avam tabakasından olması, elbette üslub ve beyanın buna göre olmasını iktiza eder. Eğer Allah insanların takatlerinin üstünde bir hitap ile konuşsa idi, hiçbir insan ona muhatap olamayacaktı. Ve asıl maksat olan irşat ve rehberlik vazifesi de vuku bulamayacaktı. Bu sebeple Allah, rahmet ve hikmeti icabı olarak, insanların takatine ve seviyesine uygun bir şekilde hitap etmiştir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü