"Sonra Rabbulâleminin uluhiyetinin izharına karşı; zaaf içinde aczlerini, ihtiyaç içinde fakırlarını ilandan ibaret olan ubudiyet ile ve ubudiyetin hulasası olan namaz ile mukabele ettiler." cümlesini izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Ubudiyet kulluk demektir. Kul olduğunu bilen kişi sonsuz âciz olduğunu ve ancak Allah’ın kudretiyle, O’nun yardımı ile işlerini görebildiğini, yine sonsuz fakir olduğunu ve O’nun ihsanıyla maddî ve manevî nice nimetlere kavuştuğunu, keza sonsuz nâkıs olduğunu, kendi varlığında teşhir edilen mükemmel eserlerin ve fiillerin yine Allah’ın keremiyle olduğunu bilir. Bu ubudiyet şuuruna eren insan, ibadetlerinde yani Rabbinin emir ve yasaklarına uyma konusunda da âzamî hassasiyet gösterir.
İbadetler, “kişinin kul olduğunu (ubudiyetini) bildiği ölçüde yerine getirdiği” İlâhî mükellefiyetlerdir.
Üstadımız bir risalesinde, “ubudiyetin esası olan acz ve fakr ve zaafını” bilmekten söz eder.
Kulluğunu bilmenin ve bunun icaplarını yerine getirmenin en ileri nişanesi namazdır. Dokuzuncu Söz'de çok güzel izah edildiği gibi, insan namaz boyunca “tekbir, tesbih ve hamd” eder. Bunların namazın çekirdekleri olduğu beyan edilir. Yani, insan namaz boyunca, tekbir ile zaafını, tesbih ile aczini, hamd ile fakrını devamlı olarak dile getirir. Namazın sonunda da bu mübarek kelimeleri otuz üçer defa tekrar eder. Bu yönüyle namaz ubudiyetin hülâsası olmuş olur.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü