Tabiatın mistar olup mastar olmaması ne manaya gelmektedir?
Değerli Kardeşimiz;
Misdar; yazının düzgünlüğünü temin etmekte kullanılan alet (cetvel) demektir. Masdar ise, bir şeyin sudûr ettiği (çıktığı) yer manasına gelir.
Çizgi cetvelle çizilir, lakin onu çizen, cetvel değildir. Keza, mürekkep kalemden sudûr eder, ama yazıyı yazan mürekkep değildir.
Birinci şıkta da işaret edildiği gibi, yaratılan her varlık Allah’ın ilminde nasıl takdir edilmişse o şekilde vücuda gelmektedir. Allah’ın ilmindeki bu ilmî vücutlar birer manevi kalıp gibidirler; eşya, ilâhİ irade ve kudretle, bu kalıplara göre yaratılır.
Misdar ve masdar misali bu ince manayı ders veren bir temsil yahut bir teşbih gibidir. Misdar kaderi temsil eder, masdar ise kudreti. Şöyle ki:
Genellikle, düz çizgi çizmek için hazırlanmış cetveller olduğu gibi, daire, elips gibi şekillerin de çiziminde kullanılan özel cetveller de vardır. Mesela, cetvelimizde bir daire şekli belirlenmiş ve kalıp olarak yerleştirilmişse, biz kalemimizi o kalıp üzerinde hareket ettiririz ve cetveli kaldırdığımızda kâğıdımıza daire şekli çıkar.
Kâğıt üzerinde bir daire şekli ve yanında bir kalem ve cetvel olduğunu düşünelim. Bu daire şeklini birisine göstererek, bu şekli kimin çizdiğini sorduğumuzda, aklını doğru kullananların vereceği cevap açıktır: Birisi bu cetveli kullanmış ve bu kalemle o şekli çizmiştir.
Şekli birisinin çizdiği kabul edilmediği takdirde, geriye bir takım batıl şıklar çıkıyor:
Bazıları dairenin kâğıttan tabiî olarak çıktığını söylerler. Bunlar tabiatçılardır. Bir kısmı, daireyi cetvelin ve kalemin çizdiğini söylerler. Bunlar sebeplere tapanlara benzerler. Bir diğer kısmı ise, daireyi kalemdeki mürekkebin çizdiğini söylerler. Bunlar da maddeye tapanlar, materyalistlerdir.
Hakikat ise eşyanın “misdar-ı kader üstünde kalem-i kudretle” yazıldığıdır.
“...Şu kitab-ı kâinatı kalem-i kudret-i Samedâniye’nin yazması ve Zat-ı Ehadiyet’in mektubu desen, vücub derecesinde bir suhulet ve lüzum derecesinde bir mâkuliyet yoluna gidersin.”(1)
“Kalem-i kudret-i Samedâniye”
“Samed” ismi, her şey ona muhtaç, o ise hiçbir şeye muhtaç değil manasına geliyor. Bir yazının bütün kelimeleri, harfleri, satırları hep kâtibe muhtaçtırlar. O olmasa hiçbir yazı meydana gelmez. Ve o kâtip dilediğinde yazıları silebilir, varlıklarına son verebilir. Kâtip ise ne varlığında ne de devam ve bekasında yazıya muhtaç değildir.
Bu âlemdeki her varlık kudret kalemiyle yazılmış bir mektuptur. O sonsuz kudret sahibi ise hiçbir mahlukuna muhtaç değildir.
Bir varlık yaratılması için Hâlık ismine, hayatlanması için Muhyi ismine, görmesi ve işitmesi için Basir ve Semi isimlerine, rızkı için Rezzak ismine muhtaçtır. Allah ise bu varlıkların ne vücutlarına ne hayatlarına ne görmelerine ne işitmelerine ne de rızıklanmalarına muhtaçtır.
1) bk. Sözler, Yirmi İkinci Söz, İkinci Makam.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü