"Her şeyin suret-i maddiyesinde, kudret-i Rabbânî ustadır, kader mühendistir. Suret-i mâneviyesinde ise, kader mistardır, yani, teşekkülâtın çizgilerini çizer; kudret mastardır, yani o çizgiler üstünde yapılan teşekkülât, kudretten sudur eder." İzahı?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Kâinatta her şeyin iki yüzü vardır. Biri manevî sureti, diğeri ise maddî suretidir. Manevî sureti, kaderde takdir edilmiş olan plandır. Eşyanın bu cephesine ne yazılmış ise, ona göre yaratılıyor. Bu yüzde hükmeden, Allah’ın ilm-i ezelîsidir. İlim, mühendis gibi çizer, plan ve program yapar.

Kader, eşyanın mistarı, planlayıcısı; kudret ise mastarı, yani çizilen ve planlanan şeyleri fiiliyata geçirendir.

Mistar, cetvel demektir. Bir cetveli kullanarak çizgi çizdiğimizde çizgiyi cetvelin çizdiğini söyleyemeyiz. Cetvel masdar değildir, yâni o çizgi cetvelden sudûr etmemiş, ondan çıkmamıştır. Mistar bir âlettir, çizgi onunla çizilmiştir; güzelliğine ve düzgünlüğüne sebep olmuştur.

"Mastar" ise bir şeyin sudûr ettiği yani çıktığı menba ve kaynak demektir.

Her varlık kudret kalemiyle yazılmış bir kelime yahut bir cümle gibidir. Onun yazıldığı mekânın bu işe kabiliyetli olarak yaratılmış bulunmasını yanlış değerlendirerek, yazıları o mekânların yazdığını söylemek, aynen yazıları kâğıtların yazdığını iddia etmek gibidir.

Mistar kadere, masdar ise kudrete işaret eder. Her varlık, İlâhî ilimde nasıl takdir edilmişse, yine İlâhî kudretle o şekilde yaratılır. On Birinci Söz’de geçen; “misdar-ı kader üstünde kalem-i kaderle yazılan mektubat-ı Rabbaniye” ifadesi de bu manayı ders vermektedir.

İnsan, bir varlığa gaflet nazarıyla baktığında onun sebeplerden sudûr ettiğini, onlardan çıktığını vehmedebilir, ama biraz dikkat etmek bunun böyle olamayacağını ortaya koymaya kâfidir.

Su çeşmeden akar, ama suyu yapan çeşme değildir. Çeşme, suyun aktığı mekândır. Mekân bir şey yapamaz, ancak o mekânda bir şeyler yapılır.

Topraktan çıkan ağaçları, ağaçlardan çıkan meyveleri de aynen çeşmeden akan sular gibi değerlendirmek gerekir. Ne ağacı toprak yapmıştır, ne de meyveleri ağaç.

Kâinatın tamamı da bir fabrika gibi tanzim edilmiş ve bu fabrikada önce bitkiler, sonra hayvanlar ve nihayet insanlar yaratılmıştır. Ama bunları yapan, kâinat değildir, tıpkı mamulleri fabrikanın yapmadığı gibi.

Fabrika, mamullerin imal edildiği mekândır. Nitekim o mamullerin sahibi sorulduğunda herkes fabrikanın sahibinden söz eder; fabrikadan değil. Ama maddeci felsefe, çiçekleri; toprak, hava, su ve ateş gibi ilimsiz, şuursuz ve cansız maddelerin yaptığını iddia etmektedir.

İnsanın maddî şekli ve sureti olduğu gibi; ruhunun, hayalinin ve aklının da kendilerine ait varlıkları ve onlara münasip mahiyetleri, keyfiyetleri ve hususiyetleri vardır.

Her bir mahlûkun maddî vücudu ve şekli bir plana göre hayatına en uygun bir şekilde tanzim ve tertip edildiği gibi; şekl-i manevî dediğimiz manevî kader planları, ruhları ve mahiyetleri de çok ölçülü, hikmetli ve maslahatlı bir şekilde takdir edilmiştir.

Kader, ezelî bir plandır, mahlûkatın temelidir ve her tarafı istisnasız ihata etmiştir. Onsuz hiçbir şey vücuda gelmez. Kader her şeyin ölçüsünü ve miktarını manevî program olarak ortaya koyar.

Kudret ise; kaderle çizilen ilahî program üzerine mahlûkatı halk eder, inşa eder ve yokluk karanlığından kurtarıp varlık sahasına getirir.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 21.068
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

Adem68474

İzah edilen meselenin imamı mübin ve kitabı mübinle irtibatı varmıdır 

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Sorularla Risale
İmam-ı mübin ve kitab-ı mübinle ilgilidir. 
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yükleniyor...