Üçüncü Mes'ele
İçerikler
-
"Birden manevî bir sinema ile elli sene sonraki vaziyetleri bana göründü..." gibi ifadeleri açıklar mısınız? Gaybı Allah bildirirse, büyük zatlar bilebilir. Peki bunu gizlemeleri gerekmez mi?
-
"Gençliğinde iffetini muhafaza etmediğinden sevmek beklediği nazarlardan nefret görüyorlar kat’î müşahede ettim." Bazı yaşlılar gençliğini haramla geçirmelerine rağmen, yaşına hürmeten saygı görebiliyorlar; izah eder misiniz?
-
"Gençliğinde iffetini muhafaza etmediğinden sevmek beklediği nazarlardan nefret görüyorlar..." Sadece ömrünü günahlarla geçirenler mi bunlar? Bazen takva ehli ve dindar kişiler de yaşlanmadan nefret görüyorlar!
-
"Karşısındaki lise mektebinin büyük kızları, onun avlusunda gülerek raksediyorlardı." deniyor. Bu ulu orta bir raks mıydı, yoksa başka türlü müydü ki, gelecek hayatlarını bu kadar etkilemiştir?
-
Bediüzzaman Hazretleri, hapishane penceresinden bakarken kızların elli yıl sonraki ahvallerini müşahede ediyor. Bu düşünce hayalden öte gerçek bir sinema mı; hakikaten de ordaki kızların hepsi aynı akibete mi maruz kalmışlar?
-
Üçüncü Mesele'de "Dalalet ve sefâhatde imansız bir nazar var.", İkinci Mesele'de ise, "Dalalet ve sefahatde ahiret inancı var." deniyor. İmansız, ölümü hatıra getirmeyen bir nazarda ahiret inancı olabiliyor mu?
-
Üstad Hazretleri, Eskişehir hapishanesinin penceresinden rakseden liseli kızlara baktığını ve onların elli sene sonaki vaziyetlerini düşündüğünü ifade ediyor. Üstad nisalara niye bakmış haram, günah değil mi?
-
Üstad'ın, sefahet ve dalaleti tervic eden ve muannid denilen şahs-ı manevi suretinde gördüğü ve konuştuğu şahsı, nasıl anlamalıyız?
-
Üstadımızın, "Elli sene sonraki halleri göründü vs..." ifadesine göre, bizim hayatımız gösterilseydi, hayatımızda ne gibi değişiklikler olurdu?
-
"Madem lezzet ve zevk için ölümü hatıra getirmeyip dalalet ve sefahete atılıyorsun, katiyen bilki; senin dalaletin hükmüyle bütün geçmiş zamanın mazi olmuş ve madumdur..." paragrafını izah eder misiniz?
-
"Ve oradan gelen ve başını vücuda çıkaran ve zaman-ı hazıra uğrayan biçarelerin başları ecel cellâdının satırıyla kesilip hiçliğe atıldığından..." cümlesini devamıyla açıklar mısınız?
-
"Hattâ kesilmek için yatırılan bir hayvan, bir şey hissetmez." ifadesinin dayanağı nedir?
-
"Hayvan gibi olamazsın. Çünkü, hayvanın mazi ve müstakbeli yok. Ne geçmişten elemler ve teessüfler alır ve ne de gelecekten endişeler ve korkular gelir. Lezzetini tam alır." Hayvanın hissetmediği bıçak acısı mı, geçmiş ve gelecekten gelen elem mi?
-
"Hayvan gibi olamazsın. Çünkü, hayvanın mazi ve müstakbeli yok. Ne geçmişten elemler ve teessüfler alır ve ne de gelecekten endişeler ve korkular gelir. Lezzetini tam alır." ifadelerini nasıl anlamalıyız; plan kuran, intihar eden hayvanlar var?
-
"Hayvan gibi olamazsın. Çünkü, hayvanın mazi ve müstakbeli yok." Fakat bazı bilimsel araştırmalara göre bazı hayvanlar geçmişi ve geleceği hatırlayabiliyor. Buna göre Üstad’ın buradaki ele aldığı hikmet ile çelişkili değil midir?
-
"Hayvanın mazi ve müstakbeli yok. Ne geçmişten elemler ve teessüfler alır ve ne de gelecekten endişeler ve korkular gelir." Bu bağlamda, yeme içmeden kesilip vefat eden Kasva'yı, ölen sahiplerinin mezarlarına giden köpekleri nasıl izah edebiliriz?
-
"Hususan mâsum hayvanlar hakkında daha mükemmeldir." ifadesini nasıl anlamalıyız; masum hayvanlardan kasıt nedir, daha mükemmel olan nedir?
-
"İman hakikati öyle bir çekirdektir ki, eğer tecessüm etse, bir cennet-i hususiye ondan çıkar, o çekirdeğin şecere-i tubası olur." cümlesini izah eder misiniz?
-
Aklı olmayan ve özellikle Allah'ın rızası için kesilen bir hayvan, nasıl olur da ölüp yok olmaktan korkabilir? Kurbanlık hayvanın korkusu var mı?
-
Hattâ kesilmek için yatırılan bir hayvan, bir şey hissetmez. Yalnız bıçak kestiği vakit hissetmek ister; fakat, o his (acı) dahi gider, o elemden de kurtulur... Cümlesini açar mısınız?
-
“Fakat ey insan, senin mazi ve müstakbelin akıl cihetiyle bir derece gaybîlikten çıkmasıyla, setr-i gaybdan hayvana gelen istirahattan tamamen mahrumsun.” Bu bahsi, hayvanlar için setr-i gayb ile izah eder misiniz?
-
Üstad'ın: "Kur'an'dan bildiğimiz sûreleri okumak ve manalarını bildiren arkadaşlardan öğrenmek…” ve “… şu kelimat-ı mübarekenin meâl-i icmalîsini öğrenmemesine nasıl mazur olabilirler." ifadeleri, okuduğumuz surelerin mealini bilmemizi mi gerektiriyor?