"Vazife-i hayattan terhis edildikleri zaman, vatan-ı aslîlerine bir meyelân-ı şevk-engiz, ruhlarında uyandırıyor." İnsanlarda bu konuda bir şevk ve istirahata bir meyil görülmüyor. Nasıl anlamalıyız?
Değerli Kardeşimiz;
Evvela; şunun göz önüne alınması gerekiyor: İnsanın başka bir âleme gitme hususunda bir şevk duyulabilmesi için öncelikle o âleme iman etmesi, sonra o âlemde saadete vesile olacak salih ameller işlemesi gerekir. Ancak böyle kişiler, dünyanın sıkıntılarından bir an önce kurtulup, "cennet bahçelerinden bir bahçe" olarak müjdelenen kabre göçmek isteyebilirler. Bu kimseler bile, dünyada daha fazla yaşayıp ahiretleri namına daha fazla sevap kazanmak isterler ve ölümü arzu etmezler. Ancak, dünyanın her dönüşünde herkes ölüme bir adım daha yaklaşır. Bu ilâhî kanunun değişmesi mümkün değildir.
Herkes her gün bir gün daha ihtiyarlar. Sıhhatli olanlar da hastalığa ve düşkünlüğe doğru bir adım daha atarlar. Bu kanunun icrası, insanın iradesi dışında olduğundan bir zorlama elbette vardır. Ancak, âhireti dünyasından daha saadetli olanlar için bu zorlama, "cebren cennete götürülme" şeklinde telakki edilmelidir.
İnsanın nefsine kalsa, dünyada ebedî yaşamayı tercih eder; bu ise cennete gitmemeyi netice verecektir. Ancak, ana rahminde bizi kendi irademize bırakmayıp, o dar âlemden bu geniş âleme lütfuyla getiren Allah, aynı şekilde yine bizim irademiz dışında hepimize ölümü tattıracak ve inşallah cennetine kavuşturacaktır.
Allah’ın bir ismi de Cebbar’dır. Dünyayı cebren döndüren Allah, onun üzerindeki bütün varlıkları da yine cebren bir başka âleme sevk etmektedir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü