"Ahsen-i takvimde bir mu’cize-i kudret-i Samedaniyesi ve mektubat-ı Samedaniyenin bir nüsha-i camiası ve Sultan-ı Ezel ve Ebedin bir muhatabı, bir abd-i hassı ve kemalatının istihsancısı, halili..." İnsan için zikredilen bu vasıfları izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Hem o nur ve o meyve ile beşeri müşevveş, perişan, âciz, fakir, hâcâtı hadsiz, adâsı nihayetsiz ve fâni, bekasız bir vaziyet-i dalaletkarâneden, o insanı o nur, o meyve-i kudsiye ile ahsen-i takvimde bir mu’cize-i kudret-i Samedaniyesi ve mektubat-ı Samedaniyenin bir nüsha-i câmiası ve Sultan-ı Ezel ve Ebedin bir muhatabı, bir abd-i hassı ve kemalatının istihsancısı, halili ve cemalinin hayretkârı, habibi ve cennet-i bakiyesine namzet bir misafir-i azizi suret-i hakikisinde göstermiş, insan olan bütün insanlara nihayetsiz bir sürur, hadsiz bir şevk vermiştir." (Sözler, Otuz Birinci Söz, Dördüncü Esas.)
Ahsen-i takvimde bir mu'cize-i kudret-i Samedâniye:
Kâinattaki her varlık bir kudret mucizesidir. Ne bir hücreyi, ne bir yaprağı, ne bir çiçeği ne de bir yıldızı yapmak mümkün değildir, hepsi Allah’ın eseridir ve hepsi mucizedir. İnsan da en büyük bir kudret mucizesidir. Ahsen-i takvimde yaratılmıştır, yani muhlukat âlemi içerisinde mahiyetçe en üstün, istidatça en mükemmel varlık insandır. Ve bu insan, bir meyvenin bütün ağaca muhtaç olması gibi, bütün kâinata muhtaç olarak yaratılmıştır.
İnsan Samedanî bir mucizedir. Bilindiği gibi Samed ismi “hiçbir şeye muhtaç olmayan ve her şey kendisine muhtaç olan” demektir. Her şey her şeyiyle Allah’a muhtaçtır. Bu ihtiyacın büyüklüğü nisbetinde o şey Samed ismine daha büyük bir ayna olur. Bir ağaç güneşe, havaya, suya, bahara muhtaç olmakla bu isme ayna olmuştur, ama ağacın görmeye, işitmeye, anlamaya ihtiyacı yoktur. İnsan hem bunlara muhtaçtır, hem de o ağaca… Böyle olmasının hikmeti, insanın bütün esmaya mazhar olmasıdır. Bir taş ne Muhyi ismine, ne Rezzak ismine ne de Şafi ismine muhtaçtır. O sadece Hâlık ismine muhtaç iken, bir çiçek ondan çok daha fazla isme muhtaçtır. İnsan ise Hâlık isminden Rezzak ismine, Muhyi isminden Hadi ismine kadar bütün isimlere muhtaç olduğu için, onda bütün bu isimler tecelli etmiştir ve Samed isminin en büyük aynası olmuştur.
Mektubât-ı Samedâniyenin bir nüsha-i câmiası:
Bir kitabın özeti onun bir nüsha-i câmiasıdır, yani kitaptaki her konu onda kısaca işlenmiştir. Bir meyve de ağacın nüsna-i câmiasıdır; ondaki çekirdek ağacın bütün planını ihtiva etmektedir. Kâinattaki her şey de samedanî bir mektuptur ve bunların tümünden yaratılan insan ise nüsha-i câmiadır.
Sultan-ı Ezel ve Ebedin bir muhatabı, bir abd-i hassı:
Üstad Hazretleri “Kelam-ı İlahi nihayetsizdir.” buyurur. Kudret kelimeleri olan mahlukat nihayetsiz olduğu gibi, kelam sıfatının kelimeleri de nihayetsizdir. Melek ilhamlarından, hayvanat ilhamlarına kadar pek çok çeşitleri vardır. Bu varlıkların hepsi kelam sıfatına muhataptırlar, ama en büyük muhatap, abd-i has olan insandır. Zira Cenâb-ı Hak kendisini bütün sıfat ve isimleriyle, vahiyler yoluyla insana tanıttığı gibi, bütün emir ve yasaklarını da ona bildirmiştir. Ayrıca insanlar içerisindeki has kullarıyla da vahiy, ilham ve sünuhat yoluyla konuşmaları vardır.
Kemalatının istihsancısı, halili ve cemalinin hayretkârı, habibi:
Lem’alarda, “fıtrat-ı beşeriyede cemale karşı bir muhabbet ve kemale karşı perestiş etmek ve ihsana karşı sevmek vardır.” buyrulur. Cenâb-ı Hakk’ın cemali de kemali de ihsanı da sonsuzdur. Fakat bu mânâları canlılar âleminde sadece melekler, insanlar ve cinler seyredebilirler. Hayvanlar kendi hususi tesbih ve ibadetleriyle meşguldürler; ne kendi varlıklarını ne de bu âlemdeki eşyayı tefekkür etme kabiliyetine sahip değillerdir. İnsan ahsen-i takvimde yaratıldığı için tefekkür, istihsan, hamd ve hayret vazifesini de en mükemmel mânâda o ifa etmektedir.
Cennet-i bakiyesine namzet bir misafir-i azizi:
Mükâfat menzili olan cennetin en aziz misafirleri insanlardır.
Dünya meydanında imtihana tabi tutulan iki grup mahluk vardır: İnsanlar ve cinler. Bu imtihanı iman, salih amel ve takva yoluyla kazanan kullarına Cenâb-ı Hak gözlerin görmediği akıl almaz saadet menzilleri hazırlamıştır. İşte o menzillerin en aziz misafirleri insanlardır.
"Sen olmasaydın eflaki yaratmazdım." (bk. Acluni, II, 164; Hakim, el-Müstedrek, II, 615.) hadis-i kudsisinin birinci derecede muhatabı Resulullah Efendimiz (asm) olmakla birlikte, onun gölgesinde bütün peygamberler ve kâmil müminler de bu mananın muhataplarıdırlar. Cennet de bu mümtaz şahsiyetler ve onların izinde giden mümin kullar içindir. Onlar olmasaydı cennet de yaratılmazdı.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü